12.Bölüm ~ Çerçeve

63 5 6
                                    

Suskunluğumu tüm çabalarıma rağmen bozamıyordum. Boğazımın kuruduğunu hissetmemle yutkunmaya çalıştım. Gözlerimin içine alevle bakan gözleri beklentiyle yanıyordu.

"Bu fotoğrafın sende ne işi var?" diye sorduğunda en az benim kadar bocalayan Ilgaz hızla fotoğrafı alıp zarfın içine koydu.

"Ben..." dedim. Duraksamama ve kekelememe engel olmamıştım. Yardımlarından sonra ona yalan söylemek yanlış bir şeyler yaptığımı hissettiriyordu. Sanırım bir çeşit gönül borcu duygusundaydım. "Bilmiyorum." diye tamamladım konuşmamı.

Mortal'ın sözüne ne kadar güvenebileceğimi bilmiyordum ama o fotoğrafın arkasındaki not ona direk gidiş bileti değerindeydi. Şu bir hafta içinde Mortal'dan yana bir adım almazsam ben ona adımlayacaktım. Bir kez olsun önde olan kişi olmama çok kızmayacağını umuyordum.

Koliden vazgeçip doğrulduğunda "Bence biliyorsun." dedi. Sesindeki şüphe düşüncelerimi manipüle edebilecek kadar toktu.

Doğrudan beni hedef alan gözleri Ilgaz'ın " Hayır, bilmiyor." demesiyle yön değiştirmişti. Elindeki zarfı değersizmiş gibi sallayarak devam etti.

"Biri öylece posta kutuma bırakmış. Nedenini biz de merak ediyoruz."

"İçinde not yok muydu?" Ilgaz'ı inceleyen bakışları tüm şüpheciliğini odaya yayıyordu. Arkadaşımın Ahmet'i üstüne çekmesi benim açımdan iyi olmuştu çünkü ona yalan söylemek benim için çok zordu. Boğazıma oturan kelimelerin dudaklarıma ulaşıncaya kadar geçen zamanı içimde acı olarak yaşıyordum. Yalan, sadece kendime söylediğimde güzel bir hal alıyordu.

Ilgaz yine önemsizcesine zarfı elinde çevirdi.

" Malesef."

Yalan olduğunu bildiğim bir hareketle zarfın kapağını aralayıp hiç yoktan baktı. "Gönderen gizemi seviyor ha?" Durumu dalgaya vurarak kapatmak Ahmet'e karşı işe yarar mı bilmiyordum ama en azından konuyu uzaklaştırmakta yeterli olmasını umuyordum.

Ilgaz'a olduğu belli bir tavırla " Öylece posta kutusuna bırakıvermişler." dedi. Sakin bir şekilde konuşsa da kelimelere yaptığı vurgulardan kızgınlığını anlamamak mümkün değildi. Başım istemsiz şekilde önüme eğildiğinde onun da yeniden koliye uzandığını görmüştüm.

Yanımdan geçip gideceğini sanmıştım ama o öylece duruyordu. Başımı kaldırıp ona baktığımda boğazımın kuruluğunu yeniden hissetmiştim.

"Bir an için..." dedi gözlerime bakarken. Alevlerinin yerini dipsiz bir karanlık bürümüş gibiydi. Göz bebekleri küçücük kalmıştı ve sanki oraya sığamıyordum. '"Bu işte birlikte olduğumuzu sanmıştım."

Yanımdan geçip giderken içimden bir pişmanlık sızlaması geçmişti. Yine de ona söylememekte doğru olanı yaptığımı da biliyordum. Ben sadece kalp kırmak istemiyordum. Kısa zamanda bana hatrı sayılı bir yardımı dokunsa da hala ona tam anlamıyla güvenemeyeceğim kadar yabancıydı.

Ahmet öylece yürümeye devam ederken kapıdan çıkışını izlemiştim. Bunun hayatımdan da çıkışı olup olmadığını merak ediyordum. Bu gün bittiğinde bir daha bana yardım etmek ister mi artık emin değildim.

Ilgaz koltukta duran çantasını eline aldığında ' Halledeceğiz.' dedi. Biz de evden çıktığımızda aklım gerçekten halledip halledemeyeceğimizdeydi.

Ilgaz'ın kapıyı kilitlemesini beklerken yerimde rahatsızca kıpırdandım.

"Yalan söylememeliydik."

Mırıldanarak konuşmam Ilgaz'a ulaştığımda hissettiklerimi anlıyormuş gibi bana baktı. " Yalan söylemedik ki. " Tüm masumiyetiyle açtığı gözlerine inanmak istiyordum ama onlar sadece bir sakinleştirici göreviydi. Surat astığımda "Of, Feray" dedi. Onu da daraltmayı başarmıştım.

İzlere DokunulmazHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin