37. Bölüm ~ Geri Dönüş

40 2 4
                                    

Son karar diye bir şey var mıydı gerçekten? İçimde çoktan verdiğim hatta bunu yapmaya mecbur kılındığım kararım yapacağım son hamlem mi olacaktı yoksa benim sonumu getiren hamle mi bilmiyordum. Aslında Eren de bir soru sormuyordu. Bir itiraf bekliyordu.

Babam ofisten çıkıp gittiğinde son kararımın ne olacağını da biliyordu. Biri beni durdursun istiyordum ama kimsenin beni durdurmasına izin vermeyeceğimi de biliyordum. Bu berbat hisler eşliğinde " Onunla konuşacağım." dedim. Eren yüzüme cümlenin devamını getirmemi ister gibi bakıp "Ve..." dedi. Pes edişimi kutlayan gözleri zaferle parlıyordu.

"Ve kitap anlaşmasını imzalayacağız." İşte bunlar belki de son sözlerimdi. Kalbim boğazımdan aşağı inmeyen yutkunuşlarda boğuluyordu.

Yenilgi bu yola çıkarken kabul ettiğim bir olasıktan ibaretti. Eğer yürümeye devam ettiysem bunun sebebi Mortal'dan aldığım cesaret sözleriydi. Git derken kalmamı isteyen satır aralarında tutunabileceğim o kadar çok fısıltı bırakmıştı ki bunların ardında yatabilecek olan soğuk bedenler tahmin edemeyeceğim kadar sır doluydu.

Şimdi hakkımdaki tüm iftiraların temizlenmesi yine Mortal'ın kirli elleriyle olabileceğini söyleyen bir Avukat, kendi ofisimde bana geri adım attırıyordu. Oysaki beni en başta kovalayan kendisi olması hayatın gülümseme şekli olmalıydı.

Masama koyduğu belgelerle "Katil değil." diyordu. "Sadece trajik bir kaza."

Ama ya yazılarına bahsettiği diğer ölüm kimin üzerindeydi? Aynı trafik kazasında iki kişi kaybetme olasılığını düşündüğümde haber küpürlerinde bu bilginin olmayışı aklıma başka fikirler getiriyordu. Daha tehlikeli ve hepsi aynı derece kötü niyetliydi.

" Harika." dedi Eren. Elindeki çantayı sesindeki sert alay eşliğinde sımsıkı tutuyordu. Gitmek için arkasını döndüğünde birkaç adım attı. Kapı koluna elini koyduğunda biraz duraksadı.

Eren "Onun yanına gittiğinde bütün hikayeyi anlatmasını iste." dediğinde bana bakmamıştı. İşim burada bitti dercesine hızla açtığı kapı önce duvara çarptı ve Eren'nin gidişini üçümüz de sessizce izledik. Konuşmaya cesaret edemiyordum.

"Oğuz bey öğlen burada olur." Sessizliği önce Arzu bozdu hemen sonra o da odamdan çıkarak az öncesinin aksine yavaşca kapıyı kapattı. Ilgaz ile bizi başbaşa bıraktığı odada aramıza bir gerçek daha koymuştu. Oğuz'un henüz bu olanlardan haberinin olmaması günün asla bitmeyeceğinin habercisiydi.

"Sana bunu yapmamalısın demem gerekiyor." dedi Ilgaz. Oğuz gerçeğini duymazlıktan geliyordu. Ya da önem sırasında ileride bir numaraya koymuştu. Ona "Ama demeyecek gibisin." dediğimde bunu demesini istediğimi fark etmiştim.

" Bir karar verdin Feray. Berbat bir karar. Şimdi de bunu sonlandırmadan içinden asla çıkamayacağın bir hikayen var. Kader belki de böyle bir şeydir."

"Ben ilk defa korkuyorum."

Dudaklarımdan dökülen bir itiraf ile gözlerimi kapadım. Kendi sesimden bunu duymak güçsüzlüğümü hissettirmişti. Çıkış yolunu bulamadığım bir labirentte koşar adım duvarlara çarpıyor gibi hissediyordum. Belki de benim için çıkış diye bir şey yoktu. Umutsuzluk hissettiğim ikinci kötü duyguydu.

"Hala korkmuyor olsaydın insan olmadığını düşünürdüm."

Yavaşca gözlerimi açıp Ilgaz'a baktım. Başıma saplanan ağrı günün darbelerini bir bir beynime işliyor gibiydi. "Cidden mi?" dedim parmaklarımı anlıma götürürken. "Şu durumla bile alay edebiliyor musun?"

Ilgaz sadece gülümsedi, yanıma gelip saldalyenin arkasından bana sarıldı. Çenesini başıma koyduğunda ağrım biraz daha artmıştı ama ona bunu söylemedim.

İzlere DokunulmazHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin