15. Bölüm ~ Kimlik

61 2 0
                                    

Avcumu avcuna bastırdığımda ne ben ne de o parmaklarımızı birleştirmiştik. Altın küpenin sert ve işlenmiş kenarları avcumuza batarken hala göz yaşlarımı tutmak için çabalıyordum. Gözlerim ellerimize kenetlenmiş şekilde nefes alıp verirken mutluluğun bedenimde yükseldiğini de hissediyordum.

Kafamı kaldırdığım an göz göze gelmiştik. Sadece "Nasıl?" diye sorabildim. Bu küpeleri Can'a bilgi karşılığında bırakmıştım. Birkaç dakika öncesine kadar üzülmediğimi düşünüyordum. Hatta umrumda dahi değildi, onlar bana bir sokağı bulmamda yardım etmişlerdi. Şimdi görüyordum ki aslında onlar güçlü duruşumu geride bıraktığım ilk anımmış. Avucumun içinde beyaz altını tutan demiri hissedebiliyor olmak bile yeniden güçlü hissettirmişti.

Mortal ilk yazısında silahımın mücevherlerim olduğunu söylemişti. Hemen sonra ise bir anda gözden çıkardığım küpelerimi, boynumdan çıkardığım kolyemi eleştirerek yanılıp yanılmadığını sormuş ve  'Bu da gardının ilk inişleriydi. Bir kaybın eşiğinde olduğunu fark etmiş miydin?'  diyerek beni uyarmıştı.

Burada cümleler beynimde tam olarak oluşurken anlamları yaşadıklarımla birleşmişti. Anlayamayacak kadar sonuç odaklı oluşum aptallıktı. Taviz vermiştim. O eşikten geri dönme şansımı bir yazının heyecanına kapılarak gözlerimi kapatmış bir şekilde adımlayarak geçmiştim.

Annemlerle yediğim yemek dönüşü çıkardığım küpelerimi asfalta atışımı hatırladım. Savaşıyorum sanarken ne güzel de pes ediyormuşum. Bunların hepsini önceden öngörmüş olduğu, beni bu kadar iyi çözmüş olduğu için Mortal'dan nefret ettim.

Eşikten sonra attığım her adımda bir silahımı yere bırakmış ve öyle ilerlemiştim. Şimdi Ahmet 'in karşısında otururken hiçbir gardımın kalmadığını farketmiştim. Bir İstanbul gecesinde geriye kalan son gardımı da ben terketmiştim. Artık olmadığımı iddia ettiğim o lisedeki kız bendim. Biraz daha yaşlı belki biraz daha azimliydim ama yine de o bendim.

İnsan geçmişinden mi kaçamıyordu yoksa geçmişte olduğu kişiyi aslında hep içinde bir yerde uykuda mı tutuyordu bilmiyordum ama avcuma batan küpeler hala şansımın olduğunu söyler gibiydi.

İçimdeki hırsın yeniden alevlendiğini hissedebiliyordum. Söylediği ihtişamı eğer gerçekten kaybettiysem yeniden oluşturmasını da bilirdim. Benim elimdeydi. Tüm kıyafetler, ayakkabılar, çantalar, takılar benim için oradaydılar. Ve yine kurduğu cümlede haklıydı. Onların gösterişli olma sebebi bendim.

Kararlılıkla Ahmet'in yüzüne bakarken değişen ruh halime çattığı kaşlarıyla bakıyordu. Biliyordum. Anlamaya çalışıyordu ama anlamak çözmeye yetmezdi. Bu sefer izin vermeyecektim. Ben istemedikçe kimse benden bir adım öne geçemeyecekti.Elimde adres ve bir saat mevcuttu. Mortal'ı büyük bir sakinlikle gafil avlamaya geliyordum.

Küpeleri parmaklarımın ucuyla alıp özenle taktım. Bende yarattığı etkiyi nasıl bu kadar kolay unutabildiğime şaşırıyordum. Bu bendim. Artık emindim.

Büyük bir özgüvenle arkama yaslanırken tekrar sordum. Yeniden doğmuş gibi hissediyordum.

"Küpelerimi nasıl buldun?"

"O gün Can'dan almıştım. Hala bir çocuk için sakıncalı bir davranış olduğunu düşünüyorum."

O kararımın beni bugün getirdiği noktayı düşünerek kibirle "Olabilir." dedim. Ahmet beni taklit eder gibi arkasına yaslandı. Hala çatık olan kaşları bende gördüğü farktan kaynaklandığını biliyordum ve bu oldukça hoşuma gidiyordu.

"Hatırlıyor musun? Mahveldeyken kendin olmaya ihtiyacın olduğunu söylemiştin."

Hafifçe başımı sallayarak onayladım. O günü hatırlıyordum.

İzlere DokunulmazHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin