28.Bölüm ~ YAZI

32 1 0
                                    

Duyduğum koku burnumu yakıyordu. Karanlık sanki artık daha belirgindi. Bir an ne olduğunu anımsamaya çalışırken o keskin koku burnumu sızlatmıştı. Limon gibi kokuyordu. İnce kirpiklerim ağırlaşmış hissettiriyor olsa da gözlerimi açmam gerektiğini biliyordum. Karanlık git gide azalıyordu.

"Uyanıyor." Bu Ilgaz'ın sesiydi. Ellerini burnumda hissettiğimde yeniden o kokuyu duyup yüzümü buruşturdum. Gözlerimi ikinci denememde tamamen açtığımda arkadaşlarımın endişe ile karışmış üzgün gözleri beni tarıyordu. Ilgaz'ın elini ittirip indirmesini sağlarken kesikçe " İyiyim " dedim.

" Evet onu görebiliyoruz."

İşte Ilgaz'ın üzüntüsü de bu kadardı. Kinaye dolu sözcükleri ilk fırsatta yılan gibi ayağımıza dolanırdı. Neyse ki üstüme fazla düşmelerindense bunu tercih ederdim. Daha kolay oluyordu. Aksi halde içimde dolup taşan sığınma isteği kendimi olduğumdan güçsüz hissettiriyordu.

" Birkaç gündür bir şey yiyemedik. Ondan olmuştur."

"Köşedeki pizzacıdan şipariş veririm."

Oğuz hemen telefonunu çıkarıp sipariş vermek için uygulamaya girdiğinde Ilgaz'ın pizzasını nasıl istediğini sormamıştı. İkisinin de birbirini unutmadığını biliyordum ama bunu biradayken görmek Ilgaz'ı gülümsetmişti. Ona baktığımı gördüğünde başını çevirse de çoktan yakalanmıştı. Bu durumları beni küs olduğu zamanlarından daha çok germeye başlıyordu.

"Yazıyı okumak istiyorum." dedim, ikisi arasındaki bu muamma duruma takılı kalmak istemiyordum. İkisi birden aynı anda "Olmaz." dediğinde Oğuz telefondan başını kaldırıp Ilgaz'a baktı. Şu an yaşadıkları duyguyu merak ediyordum.

Ilgaz net bir şekilde karşı çıktığına göre yazıyı okumuş olmalıydı. Artık dün gece uyuduğuna kesinlikle inanmıyordum. Bunların hepsini sabah birkaç saatte halletme olasılığı yokun bile altındaydı.

"Gerçekten, ben iyiyim." Arkadaşlarımı ikna etmek istiyordum ama bunda başarılı olmak zordu. "Önlem almam gerekiyorsa bunu bilmeliyim."  Bu onlara karşı kullanabileceğim elimdeki tek güçlü savunmaydı.

Oğuz siparişi vermiş olacakki duvardaki son yazısını açıp bana uzattı. Telefonu elime alırken kendimi düne göre daha güçlü hissediyordum. Daha güvende. Bunda İstanbulda olmam kadar Oğuz'un her şeyi öğrenmesinin de katkısı vardı. Benim için yıllar sonra bir araya gelmeleri kendimi kıymetli hissettirmişti.

Okumaya başlamadan önce Ilgaz'ın "Bravo" diye Oğuz'a söylendiğini duymuştum. Aralarında bir sürtüşme çıkmaması için yazıyı sesli okumaya başladım.
_________________________________

Sen şimdi bana büyük bir öfke taşıyorsun. Oysaki ben sana hayal kırıklığın olacağımı çoktan söylemiştim. Kızman, kaçman bana haksızlık diyemem ama susman perişanlık. Susman bir sürgün.

Burada benim hayali duvarımda sana birçok şey söyledim. Hiçbirini dinlemedin. Oysaki yüzüne söylediklerimi gönlünde duyuyordun. Biliyor musun buna halk arasında ayrımcılık diyoruz. Mortal senin için bir av olurken ben... (Ah kağıda yazıyor olsaydım tam bu noktayı da yırtıp atardım o küflü çekmeyeceye.) Ben senin neyin olduğumu bilmiyordum ama nelerin olamayacağımı çok iyi anlamıştım.

Bir yazımda hala kaybedecek bir şeylerin var mı diye sormuştum sana. Kalmanın kaybetmek olduğunu da söylemiştim. Keşke beni duyduğunda anlamayı da başarabilseydin. Belki şimdi böyle hissediyor olmazdın.

Ve yine demiştim ki İzlerime dokunursan izlerine dokunacağım. Sen benim İzlerimi bile bir yarış bir mücadele sandın. Güzel ince boynun ve tahmini 1.73 boyunun bile aşabileceği bir had olduğunu bilmiyor gibiydin.

İzlere DokunulmazHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin