35.Bölüm ~ Avukat

48 1 7
                                    

Hayatım zamanın düğümleri arasında sıkışırken parmaklarım ipi çözmek adına yaralar almıştı. Sızlaması sinirlerimle tüm vücudumu gezerken uyuşma hissine karşı gelemiyordum.

Ben ne yaşıyordum? Bunu kendime o kadar çok sormaya başlamıştım ki hüsran artık benliğime işlenen bir duygu haline gelmişti.

" En azından sorunlarımızın bir tanesi çözülmüş gibi duruyor." dedi Ilgaz. Kafamın içindeki düşünlerin beni boğduğunu görebiliyormuş gibi üzüntüyle bakıyordu.

" Henüz babamlara bu konuyu açmadıkları için emin olamıyorum ama uzun zaman sonra Esat ilk defa kendi gibi davrandı. Samimiyetiyle bile kalbimi kırmayı başardı."

Arabayı geride bırakıp apartmana girdiğimde kapının arkasına saklanmış ve gitmesini beklemiştim. Son kezimiz olacağını söylerken olamaması için temenni eden bir final konuşmasıyla bana veda etmişti. Yüzüne hoşçakal diyemeyişim onu hala affedemeyişimdendi ama duyamayacağını bildiğim bir kapı ardından yolunun açık olmasını dilemiştim. Biz artık iki geçmiş hatıradan ibarettik ve bugünkü konuşmadan sonra bile bunu değiştiremeyeceğimizi anlamıştım.

Bir gün bir yerlerde ve ayrı zaman dilimlerinde hayatımızın düzene kavuştuğu bir dönemde haberlerini duyarsam eğer onun adına sevinirdim. Biliyorum ki bundan sonra o da benim adıma sevinç yaşamaya devam edecekti ama biz yine de bir arkadaşlığı bile beceremeyeceğimizi kalbimizin bir noktasında bildiğimizden karşı karşıya gelmeyecektik.

Belki bir gün yeniden tanışmak bizim hayalimizdeki bir umuttan ibaretti.

Ilgaz kucağındaki yastığa biraz daha sarıldı. "Belki de hayatlarınıza kavuşabilmeniz için bir sona ihtiyacınız vardı." dediğinde düşüncelerinde derine daldığını görebiliyordum. " İkinizin de hayatının bu kadar benzemesi belki de kaderdir. Tüm bunlar belki de yaşanması gerekiyordu."

Esat ile benim yarıda kalan bir hikayemiz yoktu aslında. Yarıda kesilmiş bir hikayemiz vardı. Bıçak kesiği kadar sert ve tene dokunmuş kadar can acıtıcıydı. O içindeki acıya beni kurban etmeyi seçmişti. Eğer kaderin bizim nezdimizde bir sona ihtiyacı varsa o bu gece olmalıydı.

Ilgaz'a dalgınca "Ne için?" diye sordum. Saatin geç olduğundan olsa gerek beni anlayamamıştı. Yorgunluğu kararmış göz altlarıyla kendini gösteriyordu. Kısaca "Tüm bunlar neden yaşanması gerekiyordu?" diye tekrarladım.

Kucağındaki yastığı yanağına dayayarak "Bilmem" dedi. Derin bir nefes aldı. " Sadece yaşadıktan sonra anlayabiliriz."

O an yorgun gözlerine baktığımda onu sevdiğimi tekrar hatırladım. Aileler affedilirdi. Bunu kalbimi ikinci en çok kıran kişiden öğrenmiştim. Ilgaz da ailemdi. Kalbim ona karşı yumuşarken yastığının üzerinden kollarımı ona doladım. Bir süre tepkisizce durduğunda "Özür dilerim. Baştan başlayalım mı?" diye sordum.

"Çok isterim." dediğinde gözlerimdeki gülümsemesi uykusunu bastırmaya yetmişti.

Hayatımın bu yeni döneminde öğrenmiştim ki yapılan hataları affedebilmek sadece bizim elimizde olan bir durum değildi. Hatayı yapanın da affedilmek istemesi gerekiyordu. Yoksa affetmek aynı şeyi ikinci kez yaşamaya bir davetiye anlamına gelmeye başlıyordu.

Ilgazla sarılıp koltuğa birlikte yattık. Ilgaz'ın izin süresinin bitmesine son bir gün kaldığının bilincine de o an varmışım. Gözlerimi kapattığımda barışmamızın içimi ne kadar rahatlattığını da farketmiştim. Ve tekrar gözlerimi açtığımda ise telefonum delice çalar haldeydi.

Henüz açılmayan bilincim ile elimi koltuğun boş yerlerine sürterek telefonumu arasam da ses çok daha uzaklardan geliyordu. Yanlızca ben henüz bunu anlayabilecek kadar ayılamamıştım. Ilgaz yanımda başını yastığa gömerek "Kapat şunu." diye mırıldandı. Azıcık doğrulabilseydim eğer ben de bunu yapacaktım.

İzlere DokunulmazHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin