31.Bölüm ~ Şeffaf

30 1 0
                                    

O an yanlış gördüğüme bunun hayalimde yaşanan bir an olduğuna inanmak çok istedim. Buna rağmen muhtemelen içeride açık olan cam ile tam eğişinde durduğum kapının cereyan etmesi beni gerçeğe inandırmıştı. Hemen arkamda duran Ilgaz'a baktım. Boynumu hareket ettirmek şu an bedenimi oynatmak kadar zordu. Taşlaşmış bir bedene dönüşüyor gibi hissediyordum.

Ilgaz bakışlarını benden kaçırdığında bazı şeyler zihnimde yerini alıyordu. Az sonra içine kendimi bırakacağım buhranın sisli havası etrafıma yayılmıştı bile. Annemle babama İstanbul'a geri döndüğümü söylemediğimi hatırladığımda ziyaretlerinin tesadüfi olmayışı Ilgaz'ın tedirgin yüz ifadesinden belliydi.

Anahtarı kapıdan hırsla çekip içeriye girdiğimde henüz kimse konuşmamıştı. Her şeyi batıran biri olarak ilk ikaz cümlelerini kurmalarını bekliyordum. Bir açıklama ya da savunma yapmalı mıydım ona bile karar veremiyordum. Ilgaz'ın hafifçe kapattığı kapının gıcırdama sesi ve sanki bu işareti beklercesine babamın "Nihayet geldiniz." sözü eş zamanlı olmuştu.

Şimdi hepimiz salonumuzun dar uzun koltuklarına oturmuş birbirimize bakıyorduk. Sessizliğin bile kulakları tırmalayabileceğini tam bu an öğrenmiştim. Aramızda geçecek konuşmanın yeni emir kipleri getireceğini biliyordum. Kaos öncesi bir sessizlik bu evdeki belki de ilk büyük kavgasına hazırlanıyordu. Bir an önce yaşansın ve bitsin istiyordum.

Doğrudan bana bakan yüzlerine"Bir şey söylemeyecek misin?" diye sorduğumda annem olumsuzca başını salladı. Bakışlarındaki ifadeyi bile çözümleyemeyecek kadar tüketilmiş hissediyordum. Daha başıma ne gelebilir dediğim anda daha büyük bir darbe göğsüme inmiş gibiydi. Kaburgamdaki birkaç çatlak her nefes alışımda yanlışlarımı hatırlatıyordu.

Sonunda babam yeniden konuşarak"Seni artık tanıyamıyorum." dedi. Ben de kendimi tamamen tanımadığımı farkedeli çok olmamıştı. Belki de insan hayatı boyunca kendini tanımaya çalışıyordu.

Sesli bir nefes alarak " Sen benim kızım mısın?" diye sorduğunda yutkunamamıştım.

" Öyleyim. "

Zar zor çıkan sesim düğümlenmiş boğazıma takıldığında kendime işte başlıyoruz dedim. Belki de en korktuğum konuşma buydu. Şimdi ya her şeyi kabul edip kendi hayatım için savaşırken hatalara gömüldüğüm hayatımı bırakıp gidecektim ya da o şeffaflığı ilk defa aileme gösterecektim. Eğer gerçekten aileler affedilebiliniyorsa beni affetmelerine de ihtiyacım vardı. Sadece benim affım hayatımın geri kalanı için yeterli değildi.

"O zaman ailenden neden kaçıyorsun? Dünyaları ayaklarına sermek için yıllarca nasıl çabaladığımızı unutmuş, görmemiş olamazsın."

"Hiçbir zaman" dedim. Biraz durma ihtiyacı hissettiğimde dolan gözlerimdeki yaşların yanaklarıma inmemesi için kendimi tutuyordum. Başımı yukarı kaldırıp derin bir nefes aldığımda bu konuşmaları yapabileceğim ikinci bir fırsatım olmayabileceğini düşündüm.

"Hiçbir zaman sizden dünyaları istemedim. Ben sadece kendi hayatım olsun istedim."

Cümlelerimdeki ses tonum tıpkı kurduğum hayallerdeki gibi çatlaklarla doluydu. Suyu, canı çekilmiş bir toprak gibi karşılarında otururken küçük bir su damlasının bana ne kadar iyi gelebileceğini düşünüyordum. İhtiyacım olan tek şey ailemin sevgisi ve desteğiydi.

"Kendine istediğin hayat bu mu? Haberlerde suçlanmak, kim olduğu belirsiz insanların peşinde oyuncak olmak mı? Benim her şeyden haberim var Feray."

Öyle keskin öyle sert konuşuyordu ki sözcükleri bedenime çarptığı her alanda bir kesik bırakıyor gibiydi. Acısını hissediyordum. Kanamasını hissediyor ama üstüne bir bez bile bastıramayacağım kadar derinde olduğunu biliyordum. Oraya ulaşabilecek imkanım yoktu.

İzlere DokunulmazHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin