38. Bölüm ~ Anlamak/Anlaşılmak

16 2 0
                                    

Yazıcının çiğ sesi tüm odayı doldururken içimdeki stres dudaklarıma yaptığım eziyetle dışarıya vuruyordu. Sussuz kalmışlığım ise içimin yangınından değildi. Vücudun anatomisi bir yana bu daha çok psikolojik bir açlığı andırıyordu. Hiçbir şeyin hayatımda bana yeterli gelmediği bir dönemde yeterince belaya bulaşmış oluşum şanımın değil inadımın azmiydi. Kendimi tebrik edecek kadar küçümsüyordum. Yine de az önce gördüğüm kanıt niteliğindeki dosyalar sayesinde puzzle'ın taşları yer değiştirmişti. Oysaki ilk haliyle bile o kadar doğru gözüküyordu ki bu insanı dehşete sokuyordu.

Yine de Eren şimdi önüme yeni bir resim parçası oluşturmuş ve bu sefer işin tam ortasına beni itip gitmişti. Dünyalarımızın bu denli tersine döneceğini yolun en başında tahmin bile edemezdim. Bana kal diyorlardı. Hatta bana geri gel diyorlardı. Rica olamayacak kadar kibirli, emir veremeyecek kadar mahçup ama ikna etmek isteyecek kadar güçlü bir duruşu vardı.

İtiraf etmek gerekirse kararımı biraz da Arzu sayesinde netleştirmiştim. Sözleşmeyi en baştan yazmış ve kendi mecburiyetime onlarınkini eklemiştim. Eren buraya geldiğinden daha güçlü bir çıkış sergilemiş olabilirdi ama bazı çatışmalar bitti denildiği yerde yeniden alevlenirdi.

Sözleşmenin tüm sayfaları yazıcıdan çıktığında imzamı atıp kırmızı dosyaya özenle yerleştirdim. Bu rengi bilerek seçmiştim. Rahatsız edici bulmasını istiyordum. Benden Ahmet'i toparlamamı istemişti ama ben şu an bunu yapmak istemiyordum. Sadece tehdite boyun eğmiş gibi davranacak ve kitabı yayınladığımda birlikte ya da değil farketmeksizin tüm yaşanmış muamma anları gün yüzüne çıkaracaktım.

Ahmet onu affetmemi istiyorsa sadece bana gerçekleri anlatmakla kalmayacak, üstünü kapattığı ne varsa bir bir yazacaktı.

Ilgaz'a sözleşmenin hazır olduğunu ve Eren'e ulaştırmasını rica ettiğim bir mesaj atıp ofisten çıktım. Şu an ne yapıyor ya da aklında ne var bilmiyordum ama benim için çabalamak istediğini görüyordum. Belki de bu yaşadıklarımız sadece benim ve Mortal'ın değil etrafımızın da miladı olacaktı.

Olabildiğince hızlı şekilde eve vardığımda zili çaldıysam da açan olmadı. Eren'ın bugünkü tavırları artık ailemle aramdaki tüm sırların erimesini sağlamıştı. Bir an parmağım zile yeniden gitti ama içimde buruk bir kısım 'onlar çoktan gitti.' diyordu.

'Yeniden yanlız kaldın.'

Zile yeniden basmadım. Bir kez daha beklentiye girmenin o umutsuzluğunu tatmak istememiştim.

Onunla görüştüğümü hatta evine kadar girdiğimi duyduğunda babamın içinde büyüyen sesinin boğazına nasıl oturduğunu duymuştum. Yüzüne bakmasam da her bir kırışıklığının hayal kırıklığı ile nasıl şekil aldığını tahmin edebiliyordum.

Gözlerimi tüm olanları daha sonra irdelemek adına kapattım. Sanki açtığımda hiç böyle bir durum yaşanmamış da bir sinema filminin bitiş jeneriğini izliyormuş gibi uyanmak istemiştim. Kendimi kaptırdığım müthiş bir film olmasını dilesem de yeniden gözlerimi açtığımda hala hiçbir şeyin değişmemiş olması gerçekleri yüzüme bir kez daha çarpmıştı. Artık geride bırakmak veya kaçmak için çok geçti.

Çantamdan anahtarımı alıp kilide soktuğumda tek hamlede kapıyı açmıştım. Kapıyı kilitleme zahmetinde bile bulunmamaları bir an önce gitme isteği miydi?

İçeri girdiğimde kapının eşiğine ayakkabılarımı çıkarıp çantamı ve montumu askıya astım. Tek düşüncem eşyalarımla birlikte yeniden cesaretimi tam olarak toplamaktı. Koridora yöneldiğimde annemin mutfakta öylece oturduğunu görmek beni de yerime sabitlemişti.

Babam tam karşısındaydı. Kapıyı muhtemelen duymuş ama açmak istememişlerdi. Sessizce küçük bir mutfak odasında öylece oturuyorlardı.

"Benim toplanmam gerek." diyebildim sadece. Sessizlik nasıl bozulur bilmiyordum.

İzlere DokunulmazHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin