19.Bölüm ~ Nikah

46 1 0
                                    

Eren beni kesinlikle şüpheye düşürmüştü ve bu hiç hoşuma gitmemişti.

Bir süre daha oturmaya devam ettim. Düşünmenin zamanı bile unutturan etkisi fincanın yarısında kalan kahvemi çoktan soğutmuştu. Montumu biraz daha boynuma çekip ısınmaya çalıştım. Bir süre sonra kalkmaya hazırlanırken Ahmet'in bana doğru geldiğini görmüştüm. Birkaç dakika öncesinin aksine benimle konuşmaya karar vermiş olmalıydı. Bu davranışına olan tavrımı göstermeyi planlıyordum. Eren'in açıkta bıraktığı sandalyeyi düzeltip yavaşca oturdu.

"Nasıl geçti?"

Bu sorabileceği sorulardan yanlızca bir tanesiydi. Öncesinde nasılsın, her şey yolunda mı gibi soruları tercih ederdim ama gündemimizde ilk sırada olmadığım da anlaşılıyordu. İçimde ona karşı uçuşan kızgınlık kıvılcımları doğmuştu.

"Şözleşmeyi imzalayacak."

Belki biraz gönlümü alırsa detaylara inebilirdim ama o bunun yerine "Daha mutlu olursun sanmıştım." dedi. Konuşulan şartları ya da Mortal ile ilgili bir haber alıp almadığımla ilgilenmemişti. Belki de son plan hissim yanlıştı.

O heyecan duygusunu göğüs kafesimin en derininde bile hissedebiliyordum. Yeterince gülemiyor oluşum yaşadığım ikilemdendi. Sözleşmeye imzayı atacağımız gün zaferim olacaktı. İşte o gün magazinin ve diğer her şeyin üstesinden gelecek ve kendi başarılarımla övüneceğim aydınlık bir geleceğe sahip olabilecektim. O zamana dek sakinliğimi korumak istemem olası sorunlara bir tedbirdi.

Konuyu biraz olsun geçiştirmek uğruna "Şu iki günüm beklenmedikti, biraz dinlenmeye ihtiyacım var." dedim.

Başını salladı ama gerçekten anlayıp anlamadığını merak ettim. Eğer yapabilseydim düşüncelerine girer ve bütün gün dünyasını anlamak için uğraşırdım. Kendini bu kadar kapalı tutması ona ulaşmamı engelliyordu. Benim için üzücü olan ise kapağını bile isteye kendi kapatıyor oluşuydu.

"Seni uyandırmayı düşünmüştüm."

Duraksadı. Yanlızca ona bakıyordum. Etrafımızdan kalabalık gruplar bazen de tek başına yaşlılar geçiyor ve kendilerine bir masa bulmaya çalışıyorlardı. Arada esen rüzgar ise masadaki boş peçeteliği devirmiş ama ikimiz de aldırış etmemiştik.

Arabada ona sorduğum zaman 'istemedim' demişti. Son beş saatini küçük kırmızı arabanın içinde ve bir yol kenarına park edilmiş şekilde susarak geçirmesinin tek açıklaması buydu.

Etkilendim mi sorusunun cevabı ne evet ne de hayır olabilirdi. Böylesine bir duyguya düşmeden önce yanlızlaşmayı seçmiştik. Ani yükselişi ve arabadan kaçar gibi inişi bana etkilenme fırsatı tanımamıştı.

"Aslında..." dedi, devam edip etmemekte kararsız görünüyordu. Bugün kasadaki tek taraflı sohbetimizden sonra konuşması için daha fazla çabalamak istemiyordum. Sadece susup onu bekliyordum.

Anlatırsa dinleyecek, susarsa sormayacaktım.

Gözlerini bir an benden kaçırıp devrilmiş peçeteliği düzeltti. Zaman kazanmak için yapılan bir eylem oluşu peçeteliğin birkaç dakika sonra yeniden devrilmesiyle yeterince belli olmuştu.

"Sana uyanman için seslendiğimde  'baba gitme' dedin."

Yutkunmak istedim ama bir an beynim bunu nasıl yapacağını unutmuş gibiydi. Gitme demek bir nevi yalvarmak gibiydi. Gidenin olduğu yerde kal demek bencillikten ileri gelirdi ya da güçsüzlükten.

"Rüya gördüğümü hatırlamıyorum."

"Uyuduğun süre boyunca birkaç kez sayıkladın. "

İzlere DokunulmazHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin