4. BÖLÜM ~ Telefon

170 25 26
                                    

Dar sokakta büyük bir özgüvenle yürürken yanımdan geçen insanların beni izlediğini görebiliyordum. İleride duran iki kadın ben daha yanlarından geçmeden fısıldaşmaya başladıklarında konuşulan konunun ben olduğumun da farkındaydım. İlerledikçe sokaktaki insanların varlığı artıyor ve sanki yeterince dar değilmiş gibi alanı biraz daha kapatıyorlardı. Buraya daha önce de bir kez gelmiştim. Terkedilmişcesine sessiz kalan bu sokaklar şimdi yeni keşfedilmiş bir şehir gibiydi. Bu kadar insanın dışarıya çıkması ya eylemin ya da talihsiz bir olayın habercisi olabilirdi. Adımlarım merakın birer esiri olmuşlardı. Artık insanlar yanından geçmemi beklemeden konuşmaya başlıyor ama ben hiçbir şey anlayamıyordum.

Kapının önündeki çift merdivene oturan iki kadının da yanından geçtiğimde daha fazla dayanamayacağıma karar verdim. Bir şey olmuş olmalıydı. Tüm gözlerin bende olması için bir şey olmuş olmalıydı. Aniden duruşum köşeden koşarak gelen çocuğun bana çarpmasını sağlamıştı. Çocuk da ben de bir an afallamıştık. Savrulan bedenine yardım etmek için uzandığımda korkuyla geriye doğru hamle yaptı. Dehşet içindeki bakışları ve yanaklarına süzülen göz yaşları korkusunu buram buram hissettiriyordu. Daha fazla korkutmamak adına bir adım geriye çekildiğimde savrulduğu yerden hızla kalkıp geldiğim yöne koşmaya başladı.

Bir an arkasından bakakalmıştım. Küçük çocuğun etrafını göremeyecek hale gelene kadar ağlamasına sebep olan her şeye kızgınlık geçti içimden. Kafamı az önce yanından geçtiğim iki kadının olduğu yere çevirdiğimde onların artık orada olmadığı görmek daha bir sinirimi bozmuştu.

Önüme döndüğümde yine kimsenin olmadığını fark ettim. Şimdi buraya geldiğim ilk gün kadar yanlızdım sokakta. Bir kedi miyavlaması , bir kuşun sesi ya da hakkımda birilerinin fısıldaması bile duyulmuyordu. Sanki tek başıma yasaklı bir alanda kalmış gibiydim. Bir kasırganın gelip geçmesi ama bir papatyaya bile dokunmaması gibiydi.

Yine de merakım içimdeki sesle birleşip çocuğun bedeninden büyük adımlarla koşarak geldiği yöne gitmemi istiyordu. Hiç tanımadığım ve tamamen yabancısı olduğum bu yerde böylece dolanmam ne kadar doğruydu bilmiyordum. Tek bildiğim bu sokağa ilk gelişim olmadığı gibi son gelişimin de olmadığıydı. Belki de geç kalınmış bir tanışmayla bir şeylere başlamak hedefim için doğru bir adım olurdu.

Adımlarımı çocuğun geldiği köşeye adımlamaya başladığımda bir yandan da gökyüzüne yükselen binaların camlarına bakıyordum. Yaşama dair bir iz bulma düşüncesi hatta az önceki dedikodu taşıyan fısıldama sesleri bile bir miktar rahatlamama yetebilirdi. Yanlız bir beden olmanın ve kimsesiz bir sokakta yürümenin iç karartıcı bir tarafı vardı.

Köşeyi döndüğümde yeniden gördüğüm insan kalabalığıyla biraz olsun rahatlamıştım. Hepsinin sırtı dönük bir binaya öylece bakmaları ve kimsenin hareket etmiyor oluşu kötü bir olayın göstergesi gibiydi. Neydi yaşanan? Umudu tükenmiş birinin intaharı mı? Yoksa kaza sonucu yaralanan ve zalimce terk edilen bir hayvan mı? Yaşadıklarına dayanamayarak sinir krizi geçiren bir kadın mı? Ya da uyuşturucu komasına girmiş bir genç mi?

Kalabalığa bir adım yaklaştığımda bastığım zeminin titrediğini hisettim. Yeniden bir topuk sesi yankılandığında belki de ilk defa bu sesin varlığından şikayet etmiştim. Aynı anda dönen onlarca kafanın dikkatle baktığı yer artık bendim. Sesimin güçlü çıkması için bir nefes alıp kendimi zorladım.

'Neler oluyor?'

Kimseden bir ses çıkmıyordu. Tek yaptıkları öylece bakmaktı. Kısa bir süre sonra birkaç adım yana açılarak ilerleyebilmem için bana fırsat sundular. Aralarına girerken bakışları da benimle birlikte hareket ediyordu. Ve topuk seslerim tüm bu kalabalığa rağmen yankılanmayı başarıyordu. Artık gerginliğim nefes aldırmayacak düzeye ulaşmıştı.

İzlere DokunulmazHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin