39.Bölüm ~ Ben FERAY

20 2 0
                                    

Ilgaz annemlere küçük bir selam verip ardından hızlı bir şekilde odama girmiştik. Eşyalarımızın bir çoğu toplu halde ama dolaba yerleştirilmişti. Kendimize hızlı bir bavul hazırladığımızda bunun Bursaya ilk gidişimden çok daha mühim olduğunu biliyordum.

Annem ve babam bize bakmaya hiç gelmemişlerdi ama iki bavul ve çantayla kapıda durduğumuzda onları yeniden dinlemediğimi doğrudan görmüş olmuşlardı.

Annem oldukça mutsuz bir ses tonuyla "Bildiğini okuyacaksın." dedi.

"Madem bunu bu kadar istiyorsun seni durdurmayacağım."

Babam koltuktan kalkıp odadan çıktığında bunun kendince bir izin verişten çok veda olduğunu düşündüm. Annem ise tamamen Ilgaz'a bakıyordu. Gözlerinde yalvarışı görebiliyordum. Ilgaz'a döndüğümde ise mahçubiyet gördüm.

" Kendimi veya Ilgaz'ı tehlikeye atmayacağıma söz veriyorum. Seni seviyorum anne."

Sadece başını salladı. Babam içeride olmasa da bizi duyabileceğini biliyordum. Muhtemelen sözünü çiğnemek istediği için annem de konuşmaktan korkuyordu. Fazlasıyla narin bir kadındı.

Görünüşe göre günün kalanını yolda geçirecektik. Bu sefer arabanın anahtarını ben almıştım müzik listesi görevi de Ilgaz'a kalmıştı.

"Yeni bir döneme giriyoruz ha?" diye sordu Ilgaz. "Kazamız mübarek olsun." demekle yetindim. Sessiz ve sakin bir yolculuktu.

Ne Oğuz ile olan ilişkisini sordum ne de Eren ile ne konuştuğunu... Ailemin ona yeni bir görev yükleyip yüklemediğini de bilmiyordum. Aslında Ilgaz'ın da hayatına istemeden bir çok yük yüklediğimi anlamıştım. Yormuştum. Kırmıştım. Belki haksızlık ettiğim zamanlarım olmuştu ama yine de yanımdaydı. Tıpki benim bir zamanlar yaptığım gibi. Az kalsın Ilgaz'ı kaybedebilecek olmanın suçluluğunu yeniden hissettim.

Yeni bir dönem olsun isterdim ama bu yeni dönemin kolay ve çabuk bitmesini daha çok istiyordum.

Bursaya gidiyordum. Geçtiğim her km beni ona daha çok yaklaştırırken kalbim ağırlaşıyordu. Hemen solumda duran cama koymuştu ellerini gitmemi engellemek için. Korkak kalbimin atış sesi belki de hala aracın içinde bir yerlerdeydi çünkü onu duyabiliyordum.

Dikkatimi toplayıp yola odaklandım ve biraz daha gaza bastım. Olabildiğince yeni yapılan otobandan kestirme bir şekilde eve varmak istiyordum ki birkaç saat sonra tam istediğim gibi eve varmıştık bile.

Binaya da sessizce girdik. İkimiz de direk odalarımıza çekildik. Ilgaz yarından sonra işe başlayacaktı. Bense yarın ona ilk adımlarımı atacaktım. İkimizin de sşndirmesi gereken şeyler vardı ki Ilgaz'ın Oğuz'u görmeyi yeniden nasıl atlatacağını gerçekten bilmiyordum. Belki de sessizliğini tüm nedeni İstanbul sınırlarını aştığı anda indirdiği gardıydı.

Gözlerimi açtığımda sabah saat altıya geliyordu. On saati aşkın bir süredir uykuda olmanın verdiği o depresif duyguyu soğuk bir duşla atıp oturma odasına geçtim. Ilgaz elinde belki de çoktan bitmiş olan kahvesiyle camın önündeki koltuğa oturmuş öylece dışarıya bakıyordu.

"Uyumadın mı?" Soruma karşı bana bakıp gülümsedi. " Uyumak istemedim."

"Konuşmak ister misin?" odanın ortasındaki ikili koltuğu cama doğru itip ona yaklaştım. Gözlerinin altı kararmış, yanakları günlerdir yemek yemiyormuşcasına çökmüştü. Solgun ve oldukça yorgun olduğu bir bakışta belli oluyordu. Buradaki Ilgaz'dan çok farklıydı. Güç maskesini çıkarmış ve gardını odasına belki de valizinin hemen yanına bırakmış olmalıydı. Kim bilir Ilgaz'ı içsel mahkemesinde neler vardı.

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Mar 16, 2023 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

İzlere DokunulmazHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin