13. Bölüm ~ Gizli Yazılar

70 4 0
                                    

Parmaklarım, bir çoğu silinmeye yüz tutmuş kelimelerin üzerinde bir yapbozu tamamlamak istercesine gezinirken hissettiğim yangın kelimelerin acı içinde kıvranan ruhlarından geliyordu. Karanlığa gizlenmiş haykırışları gün yüzüne çıkartmış, şimdide iyileştirmek istercesine okşuyordum.

Bu yazılar bir adamın yaralarıysa eğer bir çerçeve ve bir tablo yara bandı olamayacak kadar işlevsiz kalırdı. İşaret parmağımla ilk dokunduğum yerde 'Orada ölmeyliydim.'yazısını okuyabilmiştim.

Tattığımız tüm duyguları içimizde yaşamadığımızı gösteren acıklı bir manzaraydı bu duvar. Katran tutan dertlerimizin iltihaplarını akıtmaya duyulan ihtiyaç gizlenmeye değer sırlar ortaya çıkarıyordu. Elimdeki tablonun görevi belki görünüşte yara bandıydı ama yaranın belliki asla kapanmayacak olması onu bir gizleme aracına çevirmişti.

'Dev kapının çıkışında artık şuh bir cenaze partisinin baş konuklarıydık. Biz de en az partiler kadar güzeldik. Bu şaşalı hayata olan sevgimiz yaşımızın doyumsuz gençliğindendi. Kaçıracak zamanımız yok derken zamanın bizi kaçırmasına göz yumduk. Karanlığın hemen öncesinde sahne ışıklarının arsızca bize gülümsediğine yemin edebilirdim.'

Kelimeleri, kırmızı bir kalemle harflerin üstünden birkaç kez geçerek yazmasının nedeni onları kazımaya çalışması mıydı yoksa içinden söküp atmaya çalışması mı bilemiyordum. Cenaze partisi tamlaması bile tüylerimi dikenleştirmek için yeterliydi. Mortal, defterde katil olduğunu yazdığı cümleleri zihnimden geçiyordu. Ölümü bu derece gösterişli hale getirmesine inanamıyordum.

Bizi diyerek andığı kim varsa merak etmiştim. Kaç kişiydiler? Kaç kişilik bir partinin spot ışıkları altında bir dans gösterisi olmuştu bu? İddia ettiği zaman, Mortal'la birlikte kaç kişiyi daha kaçırmıştı?

'İzlere dokunulmaz.' dediği gün aynı zamanda tüm bu sorularımı alamayacağımı söylediği gündü. Az önceye kadar kendime olan inancımı hep sorgulamıştım. Kararlarımın ardında dışa vurmayı reddettiğim korkak ses olanları çözemeyeceğimi söylemekte vaz geçmezdi. Şimdi ise herkes gibi o sesin de sustuğu ana gelmiştik.

Hissediyordum. Bu çok yanlış bir hamle olmuştu ve dönüşü keskin bir bıçak kadar tehlikeli olacaktı. Gördüklerim yaptığım yanlışları gözler önüne seriyordu. Daha fazla bakmazsam eğer içimde oluşan bu duyguyu dindirebilir miydim acaba? Bu bir hataydı, telafisi olamayacak kadar büyük bir hataydı.

Diğer yazıları okumaktan kaçınmak için hızlıca elimdeki tabloyu yerine asmaya çalıştım. Titreyen bedenim ellerimi istediğim ölçüde hareket ettirmemi engellediği için tabloyu asmam birkaç saniye sürmüştü. Ardından dönüp Ilgaz'ın elindeki çerçeveyi çekercesine aldığımda arkadaşımın yüz ifadesi es geçemeyeceğim kadar solgundu.

Saniyede defalarca kırptığı kirpikleri ve şaşkınlıktan açık kalan dudakları yüzündeki tüm feri alıp götürmüş gibiydi. Ona olayların iç yüzünü sansürlemeden hiç anlatmadığımdan okuduklarının vücuduna şok dalgaları olarak yayılması normaldi. Elinden çerçeveyi aldığımda büyümüş göz bebekleriyle bana bakıp kafasını salladı. Bunun bir çeşit 'Sen neye bulaştın böyle?' sorusu olduğunu tahmin edebiliyordum.

Titrekçe tuttuğum çerçeveyi yerine asmak için döndüğümde eskaza gördüğüm yazı beni yeni bir hataya sürükleyebilecek kadar kuvvetliydi.

İnsan kendi kanını ancak böyle akıtabilirdi. Bir kan kaç farklı kanla aynı yerde buluşabilirdi? Düşünüyorum da hangisi benim kanımdı? Ayakkabımın tabanındaki mi, ellerimdeki mi yoksa yüzümdeki mi? Artık ayırt edemiyorum zaten ayırmanın da lüzmu yok. Bedenleri farklı olsa da asfaltı kızıllaştıran her kan, benim kanımdır. Bir katilin kanıdır.

İzlere DokunulmazHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin