36. Bölüm ~ Son Karar

31 3 2
                                    

Göz bebeklerinden bile taşan alaycı bakışları bulunduğumuz mekanı sanki Kozahan'a taşıyordu. Bir anlığına Bursa'daki çırpınan kız oluvermiştim. Heyecanlı, cesur belki biraz delirmiş... Yine de hayatımda attığım her adımın eninde sonunda Mortal'a  mecbur kalışına anlam veremiyordum.

" Üstünüze Avukat ordusu yığarım." dedi babam. Öfkesi ses tonundaki sertlikte gizlenmeye bile çalışmıyordu. Sadece tahammül sınırlarını benim için zorluyordu.

Eren bir çarpışma başlatmak ister gibi "Bunu görmek isterim." dedi. Sakin ve buz gibi bir havası vardı. Gözlerindeki şeytani bakışların aksine yakmıyor, donduruyordu.

"İstediğiniz avukatı tutun ya da istediğiniz davayı açın. Eğer iş birlikçi olmazsanız ve Feray kitap anlaşması için verilen sözlerden dönerse Mortal tüm bu haberleri onaylayacak."

Duyduğum cümlelerden sonra ilk hissettiğim ellerindeki titremeydi. Birkaç saniye gibi bir sürede titreme vücuduma yayılmaya başladığında gerginliğimi engelleyebilirmişim gibi ellerimi sımsıkı yumruk yaptım. Kontrolü kaybetmek istemesem de vücudum beni duymuyor gibiydi. Kalbimin hızlanan ritmi beynimin uyumasına neden oluyordu. Sadece kalp atışlarımın tok sesini duyuyor ve gözlerime dolan damlaların bulantılı görüntüsünü görebiliyordum. Babamın sesini bile çok uzaklardan geliyormuş gibi duyabiliyordum.

Bağırıyordu. Yakındı ama kulaklarıma vuran uğultular sesleri de azaltıyordu. Neydi bu yaşadığım? Panik atak mı? Gözlerimi kapatıp derin bir nefes aldığımda yanaklarıma süzülen yaşların ıslak hissiyle kendime geldim. Yumruk yaptığım elimi açıp yalnızca bir saniye istemek adına kaldırdım. Eren babamın tehditlerine karşılık hiç konuşmadan sadece bana bakıyordu. Köşeye sıkıştırmak istediği bir avdım artık. Bu oyunun kozu ona geçmişti.

Eren "Bir yalanı üstüne almayı kabul edecek kadar önemsiyor seni." dediğinde gözüm Ilgaz'a kaydı. Bana kırma dediği potu Eren ortaya çıkarmaya hazır bir şekilde konuşuyordu. Sert bir yutkunuştan sonra yanaklarımda iz bırakan damlaları temizledim.

" Basit bir yalanı üstüne alıyor gibi konusuyorsun. Kimse öldürülmemiş gibi."

" Evet, birden fazla kayıp yaşandı ama kimse öldürülmedi." Doğrudan gözlerime bakıyordu. Kararlı bakışları hiç kıpırdatmayan göz kapaklarıyla içimi ürpertiyordu. Belki o bekledi ama ben cevap vermedim. Buna ikna olacağımı düşünmesi beni küçümsediğinin açıkca göstergesiydi.

Suskunluğuma " İnanmıyorsun ama inanmak için sebep arıyorsun."  diyerek yanıt verdiğinde babam hızlıca yerinden kalkı ve "Ben buna izin vermem Feray." dedi. Hemen ardından bakışlarını Eren'e çevirdi. "Ne düşündüğün umrumda bile değil."

"Ama olmalı." bu sefer suskunluğunu bozan Ilgaz olmuştu. "Bu Feray'ın hayatı ve şu anki durumunda hepimizin payı var. Şu saatten sonra sadece yanında olacağız, karşısında değil."

Ilgaz ufak adımlarla oldukça temkinli bir şekilde babamın yanına gelerek koluna girdi. Onlara daha uzun süre bakmaya cesatim yetmedi çünkü ikna olmayacağı dimdik duruşuyla kendini ele veriyordu. Birkaç saniye sessizliğin ardından Ilgaz'ın kendisini yönlendirmesine izin verdi. Yeniden yerine oturduğunda babamla Ilgaz'ın arasındaki diyologun sadece ihbar muhabbetlerinden çok daha öteye taşındığını anlamıştım. Babam Ilgaz'ı geç de olsa aileye kabul etmiş görünüyordu.

" Sandığının aksine ikna olamayacak kadar gerçeklerin içindeyim. Gözlerimle gördüğüm milyonlarca kağıt parçasının içine saklanmış gerçekleri bana nasıl yalanlamayı planlıyorsun? Eğer eminsen avukatı ve en başta çocukluk arkadaşı olarak bir cinayet suçunu üstlenmesine izin vermezsin. Yalnızca blöf yapıyorsun. "

İzlere DokunulmazHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin