11. Bölüm ~ Yeniden

79 7 5
                                    

Ilgaz'ın yoğun ısrarı üzerine Ahmet'i aramam konusunda anlaşmıştık. Bunun beni tedirgin eden bir tarafı vardı çünkü Ilgaz'ın , Ahmet'i bütün gün boyunca izleyeceğini biliyordum.

Kafamı karıştıran sözleri üstümdeki stresi daha da arttırıyordu. Alt tarafı bir taşıma işleminde yardım edip edemeyeceğini soracaktım ayrıca bu ilk telefon konuşmamız da olmayacaktı.

Telefonda yeşil ibreli rehbere girdiğimde ismi üstünde biraz oyalanmıştım. Onu soyadını bilmediğimden Ahmet Kozahan diye kaydetmiştim. Orası ilk karşılaştığımız yerdi. O gün bana tuhaf gelen kıpırtılı hallerini ve sinirimi bozan konuşma biçimini hatırlayınca gülümsememek için dudaklarımı birbirine bastırdım. Sanırım çıktığım bu macerada ekibime yeni birinin katıldığını görmek hoşuma gitmeye başlamıştı.

Tam o an Ilgaz'ın ekrandaki parmağıma yaptığı darbeyle aranıyor yazısını görmem bir olmuştu. Panik içinde ona döndüğümde ise 'ne var' dercesine başını sallamıştı. Kesilen nefesimle çalan telefonun sesini dinlerken saniyeleri sayıyordum.

'Açmıyor.' dediğimde kırmızı tuşa basmamla telefondan bir sesin gelmesi de sadece saniyeler içinde olmuştu. Yüzüne kapatmıştım. Yine panik içinde Ilgaz'a döndüğümde ise yanaklarımın kızardığını yayılan ısıdan hissediyordum.

Ellerini hafifçe birbirine vurup 'Aferin sana.' dedi. Yersizce ortaya çıkan utanç duygusuyla kendimi odama kilitleme isteği içindeydim. Şu an kaçabileceğim en uzak nokta yorganın altıydı. Sıcak, güvenli ve yumuşak...

Ilgaz bu sefer gerçek bir bıkkınlıkla 'Tekrar ara.' diye resmen emretti. Sonrasında çalan telefon ekranında adını gördüğümüzde ise 'Ya da o arasın.' diyerek kendini düzeltmişti. Derin bir nefes alıp telefonu açtım.

'Merhaba.' dediğimde Ilgaz, ağzını oynatarak ve el işareti kullanarak hoparlörü açmamı söylüyordu. Boğazımı sıkan duruma rağmen zorla bir nefes alıp dediğini yaptım.

'Merhaba. Telefona yetişemedim, lütfen kusuruma bakma.'

Hızlıca 'Yo, önemli değil.' dedim. Telefonu yüzüne kapattığım aleni ortadaydı çünkü fazla çaldırmamıştım. O ise benden özür diliyordu. Ilgaz hafifçe kulağıma eğilip 'Ne kadar da kibar.' dedi. En azından bu sefer ona küfretme isteği taşımıyordu. Bu da bir gelişmeydi.

'İstanbul nasıl?'

Aramızda oluşan kısa sessizliği bölmek istercesine sorduğu soruyla ne zaman kaybettiğimi dikkatimi ona yöneltmiştim. Tutuklu hissetmemi ve diğerlerini Ilgaz'ın üstümdeki baskına yoruyordum.

'Aslında döndüm.' Birkaç saniye daha konuşmadığımda 'Öyle mi?' dedi. Ses tonu değişmiş miydi yoksa o kulaklarımın uydurması mıydı anlamamıştım. Sanki daha canlıydı. Daha yakındı.

'İşim oldukça kısa sürdü. Yazıyı da görür görmez dönmek istedim.'

'Hangi yazı? Defterden mi bahsediyorsun?' Sesi cümlesinin sonuna doğru azalmıştı. Arka fonda insan kalabalığını belli eden sesler yayılıyordu. Birinin adını seslendiğini duyar gibi olmuştum sanırım odağı oraya kaymıştı.

"Mortal Duvar'da bir yazı paylaştı."

Sanırım yazıyı henüz okumamıştı o yüzden telefonda ayrıntı vermek istemedim. Bu haberi yüz yüze geldiğimizde söylemek ve vereceği tepkileri izlemek istiyordum.

İzlere DokunulmazHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin