2.Bölüm ~ Durmalısın

229 27 24
                                    


~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~.
Çentik çentik arşınlıyordum bir zamanlar depremlerden yara almış duvarları. Zımparalanmış yüzeyler benim ellerime yakışmayacak kadar zahmetsiz ve şımarıkçaydı. Çatlak duvarlar ise zorlukların ev sahibiydi. Bir bahtsız mücadelenin kurbanıydılar. Bu yüzden çentiklerim böyle yorgun bir arka planda kendini yabancı hissetmiyordu. Ama sen tek bir adımınla dağıttın sokağın sessizliğini. Topuklarınla bağırdın bana avazın çıktığınca. Duydum seni. On bir adımda dinledim seni. Gördüm, benim virane duvarlarıma nasıl baktığını. Bakışların yeni bir depremin habercisiydi aslında. Benim odaklandığım ise artçılar olmamıştı ne yazıkki. Bakışlarındaki arayış olmak o an çok daha cazip gelmişti.

Siz kadınların her zaman eksilerini ezip geçen artıları olurdu. Senin artın neydi? Bakışların bana bunu düşündürmüştü. Çünkü artısını bilen bir kadın, artısını bilmeyen bir erkeğe karşı her zaman galip gelirdi. Siz kadınların acımasızlığı artılarından gelen egolarından doğardı zaten. Sen ise artını biliyordun. Bunu gizleyemeyecek kadar güçlü bir duruşun vardı. Tabi bir de inadın.. Mimiklerinde gizli bir inadın vardı çatık kaşlarının arasına yerleşen. Oradan da gözlerine akıp bir volkan yaratıyordu. İnadının seni asabileştiriyor olabileceğini düşünmüş müydün hiç? Ya da şöyle sorayım. Belki tüm konuştuğun insanlar yeterince açıklayamamışlardır bu mahru durumu.

Daha önce sana hayır diyen biri olmuş muydu?

Bakma öyle yazdıklarıma, sorduğum cüretkar sorulara. Her insanın meziyeti değildir bu ulvi kelime. Bir insanın kimliğidir "Hayır" Savrulacağı hayattaki dümenin kendi elleri arasında olduğunu ve geminin kolayca emanet edilebilecek şekilde kağıttan olmadığını gösterir. Emanet bir geminin geleceği, yosunlaşmış gömü olmaktan kaçamayacaktır.

Pamuklara sarılmış çocukluğun hiç "Hayır" tanımamış belliki. Bir gemiye kaçak girmeye çalışman bana bunu düşündürmüştü.

Israrla çaldığın kapılar bir çift altın küpeye bir tozlu sokağı değiş tokuş yapmış. (Artını bilmem ama silahın konusunda eminim artık.) Eski bir sokaktı işte evim yemin ederim ki ruhum kadar eskiydi. Sen yepyeni bir hikaye istiyorsun ama peşinde koştuğun yapıtın sayfaları çoktan elden ele sürüklenmiş yer yer yırtılmış. Hatta yan çevirip sayfaların bütününe bakarsan üstüne birkaç damla kahve döküldüğünü bile görebileceksin.

Tüm bu serzenişim tek bir kelimenin yankısı aslında. Durmalısın. Çünkü şimdi durmazsan tüm "Hayır" ları fütursuzca çiğneyecek ve en sonunda bir ihtişam kaybedeceksin.

~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~

Bir çeşit algılama probleminin içine düşmüş tekrar tekrar yazıyı okuyordum. Heyecanıma yenik düştüğüm kelimeleri hızla okurken bir an duraksayıp en başa dönmek zorunda kalıyordum. Neydi bu? Tam pes ediyorum derken önüme çıkan yazı da neydi?

Onun duvarında beni başlık alan bir çentik... Onu bulmuştum. Ne zaman ne şekilde başardım bilmiyorum ama belki de onu görmüştüm. Ya da bir kaldırımda yanından geçip gittim ama bilinmeyen benliğini farkedemedim. İçimde sevinçle öfke duygularının kıran kırana çarpıştığını hissedebiliyordum. Ben ne yaşıyordum böyle?

Onu bulmuştum. Bunu okuduğum paragraf aralarında duraksayarak tekrarlıyordum. Herkesin deneyip eli boş kaldığı yolda ben bir yerlere dokunmayı başarmıştım. Yine de farkediyordum ki içten içe başaracağıma inanmamıştım. Bu yüzden yaşadığım şaşkınlığın başarımdan mı yoksa bana seslendiği bu yazıdan mı kaynaklandığını bilmiyordum.

İzlere DokunulmazHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin