3. Bölüm Kıskanma

1.3K 106 100
                                    

Bütün gece gözüme bir gram uyku girmemişti. Bir an önce sabah olmasını ve seni tekrar görebilmeyi dilemiştim. Bu kez seninle konuşmam için hiçbir engel kalmamıştı artık önümde. Hem ne vardı canım bunda? Havadan sudan, derslerden konuşabilirdik mesela. Artık daha cesurdum üstelik, seninle konuşma konusunda.

Sabah ilk iş olarak arabamı, fakülte binasının otoparkına bıraktıktan sonra koşar adım sınıfa girdim. Etrafa şöyle bir bakındıktan sonra seni göremeyince, henüz gelmediğini anlamıştım ve ben yine erkenciydim. Yerime geçip, sırf senin kapıdan içeri girişini görebilmek için gözlerimi kapıya kenetledim.

İçimdeki heyecan taşmak üzereyken, Mike girdi içeri. Yanıma oturuverdi, halimi hatırımı sorarken. Bakışlarımı kapıdan ayırmadan "iyiyim" dedim sadece.

Bana sonsuzmuş gibi gelen o ızdıraplı dakikalardan sonra nihayet içeri girdin. İşte benim günüm şimdi başlıyordu.

Gözlerinle etrafı taradıktan sonra benimle göz göze geldiğin an, kalbim yine aynı ritmi tutturmaya başladı. En güzel gülümsemeni sundun bana, sabah güneşi gibi insanın içini ısıtan. Küçük bir gülümsemenin içimde nasıl fırtınalar kopardığını sana söyleyemezdim, anlayamazdın ben bile anlamdıramıyorken... Ben de başımla hafifçe selam verdim sana, sen yerine geçip otururken.

Ders benim için nasıl geçti, kaç dakikaydı, ne anlatıldı hiçbirini bilmiyordum. Sana kaçamak bakışlar atmamak için kendimle mücadele ediyordum çünkü o sıralarda. Yine de engel olamayıp, arada sırada kusursuz yüzünü incelerken buluyordum kendimi. İçimden sövüyorum iradesizliğime.

Simsiyah gece gibi parlayan saçların vardı yumuşacık olduğuna inandığım, alnına dökülüyordu perçemlerin. Küçük güzel bir burnun ve dolgun kıpkırmızı dudakların vardı... Yanağında, tam da dudağının kenarında varla yok arası bir benin vardı ya, işte tam ordan öpmek istemiştim o an...

Dönüp bana baktığında, yakalanmışlık hissiyle bakışlarımı kaçırdım bir suçlu gibi... Neden böyle şeyler düşünüyordum? Az önce gerçekten de bir erkeği öpmek mi istemiştim? Benim sorunum neydi?

Ders bittiğinde eşyalarımı toplayıp koşar adım kendimi dışarı atmıştım aceleyle. Arkamdan seslenen Mike'a aldırış bile etmeden, arkama dönüp bakmadan koşar adım kaçmıştım oradan... Çünkü biliyordum bakarsam yapamazdım, gidemezdim senden uzağa....

Arabama atladığım gibi kendimi eve zor atmıştım. O yolu nasıl bir kafayla almıştım hala hatırlamıyorum. Kalbimi sakinleştirmeye çalışmam, tüm düşüncelerimi kafamdan silip atmam o kadar zor gelmişti ki benim için.

Tüm yol boyunca arka arkaya arayan Mike'a mesaj atmakla yetinmiştim sadece. "Rahatsızlandım, telaşlanma şimdi evdeyim, iyiyim." yeterli olacaktı bu mesaj onun için. Ama gerçekten iyi miydim? İyi olabilecek miydim?

Bir kaç gündür kendimle savaş halindeydim, derslere girmek istemiyor, kimseyi görüp, muhattap olmak bile istemiyordum. Evden ancak temel ihtiyaçlarımı almak için çıkıyordum. Bu halimi görüp de sinirlenen Mike kapıma gelmekte buldu çareyi en sonunda.

İnatla zile basıyor, bana kapıyı açmaktan başka seçenek sunmuyordu. Sinirli bir tavırla kapıyı açıp "Ne var? Bozacaksın oğlum zili, basıp durmasana." dedim bir hışımla ama o alınmazdı bu hallerime. Beni kenara iterek içeri girdi.

"Derdin ne senin manyak herif? Hadi  o gün hastayım dedin ses etmedim ama uzattıkça uzattın mevzuyu. Varsa bir derdin benden mi gizliyorsun? Anlatsana oğlum, nedir derdin?" sesinde sitem vardı.

Ne diyecektim ki sana Mike? Sabah akşam sadece onu düşünüyorum, ondan başka bir şeyle meşgul olamıyorum. Ha, kim mi? Hani şu bizim sınıftaki Win var ya, o işte. Evet, evet erkek olan! Bunları dile dökmek için delirmiş olmam gerekiyordu benim. Zaten kafamın içindekiler bana yeterince işkence ediyordu, bir de Mike'a bunları anlatıp, diline düşemezdim.

Firgun (+18) || BrightWin✔️Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin