Sınavlarımız zorlasa da hepsini başarıyla vermiştik nihayetinde. Basketbol turnuvalarında fakülteler arası şampiyon olmuştu takımım. Koskoca bir yılı tamamlamıştık iyisiyle kötüsüyle. Her şey güzel giderken illa bir sıkıntı olacaktı işte.
Haziran ortası gibi okullar tatile girecek senden ayrılmak zorunda kalacaktım. Her ikimizin de önem verdiği başka insanlar vardı çünkü.
Sen annenin ve kardeşinin yanına gitmek zorundaydın. Ben de burada babaannemin yanında kalmalıydım. Son zamanlarda rahatsızlığı tekrar nüksetmişti.
Son gecemizde sevişmiştik sabaha kadar. Hiç ayrılmak istememişti tenim teninden.
Sabah seni gara bıraktığımda son bir kez sarılmıştım. Öpmüştüm, koklamıştım bol bol. İkimiz de konuşmuyor veda edemiyorduk birbirimize.
Sadece gözlerimizle konuşuyorduk. Gözlerimiz dolmuştu ikimizinde ayrılık vakti gelince. İlk kez bu kadar uzun süre ayrı kalacaktık birbirimizden.
Sana söz vermiştim doğum gününde yanına gelecektim her ne olursa olsun. Otobüse bindirip arkadan el sallamıştım. Güçlü durmaya çalışıyordum ama evimize dönüp de yokluğunu görünce hüngür hüngür ağlamıştım.
Yastığına sarılıp ağlıyordum. Seni çok özlemiştim şimdiden. O kadar çok alışmıştım ki varlığına yokluğunda yok oluyordum. Hep bir şeyler eksik gibi hissediyordum.
Telefonla konuşuyorduk sık sık. Uzun uzun bana gününü, neler yaptığını, anneni, kardeşini anlatıyordun. Benim ise anlatacak pek bir şeyim yoktu, sensizliğim dışında.
Mike'ın bana tavsiye ettiği şeyi seninle yapmaya bir türlü cesaret edemiyordum. Sana söylemeye çekiniyorum çünkü. Telefon seksine nasıl bakardın acaba?
Yine bir akşam evde tek başıma otururken, senin aramanı bekliyordum. Gün içerisinde zaten sürekli konuşuyorduk ama sen ailenin yanında olduğun zamanlarda uzun tutamıyorduk muhabbetlerimizi.
Çalan telefonun ekranında senin ismini görünce mutlu olmuştum yine. Her arayışında yüzümde oluşan salak sırıtmayı görseydin eminim benimle dalga geçerdin.
"Ne yapıyorsun?"
"Hiçbir şey. Sadece seni özlüyorum."
"Ben de seni özlüyorum bebeğim."
"Şu an yastığına sarılıp, sinmiş kokunu içime çektiğimi söylesem benimle dalga geçmezsin değil mi?"
"Hahahhaaa. Sen ciddi misin? Delirdin herhalde. Bu kadar melodrama senin için bile fazla Bright."
"Al işte, dalga geçiyorsun. Konuşmak istemiyorum. Al, bıraktım yastığı da. Zaten kokun giderek siliniyor. Ben artık sinmiş kokunu değil, senin tenindeki kokunu koklamak istiyorum. Ben seni istiyorum."
"Ahh, Bright. Ben de seni istiyorum."
Sesin öyle bir tonda çıkmıştı ki, içimde bir yerler uyarılmıştı. Acaba o beklediğim an mı geliyordu? Teklif etmeyi es geçerek direkt seni harekete geçirmeye odaklandım.
"Ellerimi tüm vücudunda gezdirmek istiyorum şu an. Her bir zerrene dudaklarımla mührümü basıp, saçından gölgene kadar her yerini öpüp, yalamak istiyorum."
"Bekle."
Telefondaki sesin bir anlığına gitmişti. Olmamış mıydı, yapamamış mıydım doğru düzgün? Ah salak kafam elimdeki fırsatı daha iyi değerlendirmem gerekiyordu. Nasıl bu kadar beceriksiz olabilirdim ki?
Karşı taraftan kapının kapanma sesinin gelmesiyle düşüncelerim bölündü. Şu an ne yaptığını deli gibi merak ediyordum.
"Şimdi devam edebiliriz. Odama geçtim. Deli misin? Annemlerin yanındaydım beni ne hale getirdiğinin farkında mısın?"

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Firgun (+18) || BrightWin✔️
FanfictionFirgun ne demek bilir misin sevgilim? İbranice birisini gerçekten çok sevdiğiniz için duyulan sevinç ve o sevincin içinde bencillik bulundurmamak. İşte öyle sevdim ben seni. Tüm benliğimle... Kendimden vazgeçerek... Aşka inancımın olmadığı zamanda b...