Kıskançlık o kadar berbat bir duyguymuş ki. İnsanın içini yavaş yavaş yiyip bitiren bir parazit gibi... Bencil bir insan gibi benden başka kimsenin sana öyle bakmasına tahammül bile edemiyormuşum meğerse ben. Gözlerimi ne zaman kapatsam hep o piçin bakışlarını hatırlıyorum. Başım daha da ağrımaya başlıyor, bir türlü uyuyamıyordum. Bütün geceyi kendi kendime düşünerek zehir etmiştim.
Sabaha karşı dalabilmiştim ancak, uykusuzluğa daha fazla dayanamayarak. Bu yüzden de geç kalmış, çalan telefonun sesiyle uyanabilmiştim.
Arayanın sen olduğunu görünce, sessize almak yerine telefonu kulağıma dayayarak uykulu bir sesle yanıtladım.
"Efendim?"
"Alo, uyanamadın mı daha? Tamam neyse çok geç oldu eğer buraya gelirsen ikimiz de gecikiriz derse. Sen direkt okula geç. Ben kendim gelirim. Okulda görüşürüz oldu mu?" dedin sanki hiçbir şeyden haberin yokmuşcasına, gayet sakin bir sesle.
"Tamam hazırlanır çıkarım birazdan. Görüşürüz." dedim istemsizce soğuk çıkan bir sesle.
Midemin bulantısından dolayı hiçbir şey yiyip içmek dahi istemiyordum. Sert bir kahve yaptım kendime, hem başımın ağrısı geçsin hem de uykum açılsın diye. Ama boş olan mideme yumruk gibi oturmuştu acı kahve.
Tüm yol boyunca hiç keyfim yoktu. Moralim hala bozuktu. Arabadan inip direkt dersin olacağı sınıfa doğru yürümeye başladım.
Mesaj üstüne mesaj atıyordun. Ders başlamak üzereydi, sınıfta beni bekliyordun, nerede kalmıştım gibi.. Geldiğimi haber verdim sadece.
Sınıfa girip benim için ayırdığın yanındaki yerime oturdum somurtarak. Şaşkındın, telaşla yüzüme bakıyor, kötü ruh halimi anlamlandıramıyordun.
Böyle olmak istemiyordum. Kahretsin neden surat asıyorum ki sana? Ergen tripleri atıyordum resmen. Acilen kendimi toparlamam gerekiyordu. Yoksa kendimden tiksinecektim bu gidişle. Yüzüne dönüp, şaşkın ifadene rağmen ufak bir öpücük kondurdum dudağına sınıfın ortasında. Kesinlikle dengesizdim.
Tüm ders boyu ikimiz de gergindik. Bir sorun olduğunu anlamıştın muhtemelen. Çıkışta elimden tutup, sakin bir yere götürmüştün beni.
"Derdin ne senin? Neyin var?" diye sordun sakinliğini koruyarak.
"O adam kimdi? Seninle ne ilgisi var?" yekten sormuştum, içimdeki meraka daha fazla direnemeyerek.
Cevap vermeni istiyordum. Canımı acıtacağını bilsem de, yine de bilmek istiyordum. Benden bir şey saklıyor olduğunun düşüncesi bile karnımı ağrıtmaya yetiyordu.
"Off derdin bu muydu yani? Kesin tüm gece boyunca bunu düşünüp kendine işkence ettin değil mi?"
Hiçbir şey söylemeden öylece sorgulayan gözlerle bakmaya devam ettim sana.
"Peki tamam anlatacağım. Gel şöyle oturalım önce." deyip birkaç adım ötemizdeki banka doğru sürükedin beni. Kulaklarımı dört açıp, tüm dikkatimi sana verdim. Derin bir nefes alıp anlatmaya başladın.
"Adı Frank. Aynı lisede okuduk. Uzun zamandır görmüyordum. Dün birden bire çıkınca karşıma, şok oldum. Ne yapacağımı bilemedim." dedin tepkimi ölçerek.
"Peki neden panikledin? Beni oradan hemen çıkartmaya çalıştın." dedim devam etmeni isteyerek.
"Çünkü.. Off.. Çünkü o benim ilk aşkım ve ilk kalp kırıklığım." Kalbim acımıştı.
Tamam benim de ilişkilerim olmuştu geçmişte ama sen benim ilk aşkımdın. Benim, senin ilk aşkın olmadığım gerçeği bıçak gibi saplanmıştı ciğerime.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Firgun (+18) || BrightWin✔️
Hayran KurguFirgun ne demek bilir misin sevgilim? İbranice birisini gerçekten çok sevdiğiniz için duyulan sevinç ve o sevincin içinde bencillik bulundurmamak. İşte öyle sevdim ben seni. Tüm benliğimle... Kendimden vazgeçerek... Aşka inancımın olmadığı zamanda b...