7. Bölüm Güzel Bir Gün

1.1K 90 47
                                    

Tüm gün bizimdi. Arabamda oturmuş, sabırsızlıkla gelmeni bekliyordum. Bugün okul yoktu ve sen de çalıştığın yerden izin almıştın sırf benimle beraber olabilmek için.

Yurdunun önünde, senin çıkmanı bekliyordum. Kapıdan çıkmanla beraber, beni görünce kocaman bir gülümseme verdin bana. İşte benim güneşim o zaman doğmuştu. 

Arabanın kapısını açıp içeri girdiğinde, yine güzelliğinle büyülenmiştim elimde olmadan. Mor renginde bir sweatshirt giymiştin. Çok yakışmıştı bu renk sana. Çevredeki insanlardan çekindiğin için, minicik bir öpücük konduru vermiştin yanağıma. "Günaydın." dedin kocaman gülümsemenle. Senin gülümsemen bulaşıcıydı, sen gülünce ben de gülümsüyordum çünkü.

"Günaydın sevgilim, tüm gün hizmetinize amadeyim. Özellikle yapmak istediğiniz bir şey var mı?" dedim olabildiğince etkileyici bir ses tonuyla.

"Hımm, biraz düşüneyim o zaman." dedin şakayla karışık. "Sanırım sadece seninle birlikte olmak istiyorum. Yanında olmam yeter bana."  sesinde mutluluk vardı. Kalbimin, göğüs kafesimi parçalamasıyla, kendimi daha fazla tutamayacağımı anlamıştım artık.

Etrafta kimse var mı, yok mu diye umursamadan, dudaklarına yapışıvermiştim. Asla yapmam dediğim şeyleri yaparken buluyordum, sürekli kendimi senin yüzünden. Liste giderek kabarmaya başlamıştı. 

Pürüzsüz ve nemli dudaklarından bir türlü kopamıyordum. Elimi, ensene dolayıp kendimi sana daha da çok bastırdım. Başlarda çekinsen de bir süre sonra sen de karşılık vermeye başlamıştın öpücüğüme. Üst dudağını emip, kızartmaya başladığım sırada göğsümden ittirip durdurmaya çalıştın beni. Zor da olsa lezzetli dudaklarından kopabilmeyi başarmıştım, kendime gelerek. İkimizin de göğsü inip kalkıyor, nefes almakta zorlanıyorduk.

Nerede olduğumuzu unutuvermiştik adeta, birbirimizde soluklanırken. İlk kendine gelen yine sen olmuştun. Utanmış bir şekilde etrafa bakınırken "Ya biri gördüyse." dedin endişeyle. Elini tutum,  dudaklarıma götürüp, avuç içini öptüm. "Gören görsün, umrumda değil." diye rahatlatmaya çalışmıştım seni. Gerçekten de umrumda değildi. Sen yanımda olduğunda, başka hiçbir şeyi kafaya takmıyordum.

Önce güzel bir kahvaltı yapacağımız bir restauranta gittik. Etrafta küçük yapay bir göl vardı. İçinde küçüklü büyüklü, farklı renklerde balıkların yüzdüğü... Sonbahar olmasına rağmen hava çok güzeldi o sabah. Güneş içimizi ısıtıyordu. Tanrı, bu güzel günü bize hediye etmişti belli ki.

Karınlarımız doyana kadar yemek yedik. Sen balıklara yiyecek bir şeyler atarken, ben seni seyrettim. Çok güzeldin, kusursuzdun. Sana bakmak bana çok iyi geliyordu. İçimdeki gizli yerlere sızıyor, kuytularımı aydınlatıyordu ışığın.

"Neden bana öyle bakıyorsun?" dedin gözlerime bakarak. "Hiç öylesine."  Ne diyebilirdim ki sana? Belki bir gün anlatırdım karşına geçip, içimde uyandırdıklarını.

Tüm gün gezdik durduk seninle. Topluluk içinde elini tutmaya cesaretim olmadığı için hep yan yana yürüdük. Kalabalıktan nefret etmem için bir neden daha.

Seni mutlu edecek şeyler yapmak istiyordum sürekli. Tüm günümü, senin yüzünde oluşturduğum tatlı gülümsemeni seyrederek geçirmek istiyordum. Benim ödülüm de buydu...

Kitapları çok sevdiğin için, şehirdeki tüm kitapçıları gezmek istiyordum seninle. En sevdiğin kitapçıya götürmüştün beni. Çoğunlukla ikinci el kitaplar satan, içinde antika eşyalarının olduğu, muhteşem atmoferli bir dükkandı burası. Girer girmez bayılmıştım. Kendine has zevklerin, hoşuma gitmişti. Sana bir kez daha hayran kalmıştım. Kitapları hayran hayran incelerken, kendini kaybetmiş, bambaşka bir dünyaya gitmiştin sanki.

Firgun (+18) || BrightWin✔️Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin