Etrafım zifiri karanlıktı. Nerede olduğumu bilmiyor, hiçbir şey göremiyordum. İsmini haykırıyor, seni arıyordum. Beni bu karanlıktan çekip çıkarmanı istiyordum.
"Win, Win. Neredesin?"
Tek bir ses dahi yoktu. Sesimi duyan, cevap veren kimse yoktu. Tek başıma kalakalmıştım o karanlıkta. Çaresizdim, korkuyordum. Sana ihtiyacım vardı ve sen yoktun. Sonra ileride, uzakta ufak da olsa bir ışık gördüm. Kapı aralığından sızan ince bir ışık. Ona doğru yürüyüp, kapıyı sonuna kadar açtım umutla.
Oradaydın işte, beni bekliyordun. Koşup sarıldım sana. Kavuşmuştum sonunda sana. Karanlıktan çıkmış, ışığımı bulmuştum tekrardan.
Kollarımın arasından sıyrılıp karşıma dikildin. "Gerçekten çok aptalsın. Seni sevdiğimi mi sandın gerçekten de? Ben seni istemiyorum, sevmiyorum artık. Uzak dur benden. Beni arama, sorma.. Beni unut." Dönüp arkanı gidiyordun, beni öylece yapayalnız bırakıp.
Ağzımı açıyorum ama konuşamıyorum. Koşmak istiyorum peşinden ama bacaklarım kımıldamıyor. Sadece ağlıyorum. "Win ne olur beni bırakma. Hayır beni terk etme. Lütfen Win gitme."
"Win gitmee!!"
Kan ter içinde uyanıyorum. Hızlı hızlı nefes alıp veriyorum. Göğüs kafesim sıkışıyor. Yine o lanet kabus...
Işığı açıp bana bakıyorsun korkmuş gözlerle. Yatakta doğrulup bana sarılıyorsun. "Tamam geçti. Sadece bir kabus. Ben yanındayım. Geçti." diyordun. Omuzlarında ağlıyordum hıçkıra hıçkıra.
Şu an kokunu duymasam, teninin sıcaklığını hissetmesem yanımda olduğuna asla inanmazdım. Kabusum uyanınca da devam ederdi. Artık yanımdaydın ama. Sana sımsıkı sarılabiliyordum.
"Özür dilerim yaşattığım her şey için. Özür dilerim tüm acıların için. Ne olur beni affet tüm yaptıklarım için." Sen de ağlıyordun benimle birlikte.
Göğsüne yatıp, kokunla uykuma geri döndüm. Bir daha da kabus görmedim o gece.
~
Evine yerleşeli iki gün olmuştu. Evden bir kaç kıyafet almış, kimseye bir açıklama yapmamıştım. Annem ağlıyor, gitmemem için yalvarıyordu. Bir tek babaannemle vedalaşıp, o evle tüm bağlantımı koparmıştım.
Şirkete, babamın yanına bir daha uğramamıştım. Yakında da istifamı verecektim zaten. Sinirlerimin yatışmasını bekliyordum sadece.
Bu iki gün boyunca üstüme çok gelmemeye çalıştın. Beni kendi halime bırakıp, sakinleşmemi seninle tekrar uyumlu hale gelmem için sabırla beklemeye koyuldun.
Normal şeylerden konuşuyor, sohbet ediyorduk ama asla eski konuları açmıyorduk. Hala hazır değildim buna. Şu an sadece yanında olmak istiyordum. Yaralarım hala tazeydi, tekrar kanatmak istemiyordum.
Birbirimize dokunuyor, öpüşüyorduk ama asla ileri gitmiyorduk. Sana tekrar dokunamıyordum o şekilde. Belki can kırıklarım yüzünden, belki de senden sonra sayısız kadınla birlikte olduğum için kendimi suçlu hissediyordum bilmiyorum.
En büyük çekincem Nnevy'di. Hala onunla yüzleşememiştim. Döndüğünü söyleyememiş, nişan konusunu halledememiştim.
Yüzüğü hala çıkarmamıştım, parmağımda duruyordu. Elimi tutup yüzüğe baktın. Parmaklarının arasına alıp okşamaya başladın. Aklıma geldi birden "Giderken bir tek Nnevy'ye haber vermiştin. Neden?"
"Çünkü seni en iyi o anlayabilirdi. Terk edilmenin acısını tatmıştı o da senin gibi. Ayrıca benden de nefret ediyordu. Beni sana karşı kötüleyip, senin unutmanı, bir an önce toparlanmanı sağlayabilirdi. Bu yüzden onu aradım." demiştin.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Firgun (+18) || BrightWin✔️
FanfictionFirgun ne demek bilir misin sevgilim? İbranice birisini gerçekten çok sevdiğiniz için duyulan sevinç ve o sevincin içinde bencillik bulundurmamak. İşte öyle sevdim ben seni. Tüm benliğimle... Kendimden vazgeçerek... Aşka inancımın olmadığı zamanda b...