25. Bölüm Nefret

638 57 38
                                    

Aşk ne kadar kısa ve unutmak ne kadar uzun.
    
-PABLO NERUDA

~

7 yıl geçmişti aradan. Sensiz geçen tam 7 yıl.


Sen unuttuğumu söylesem de aslında bu koca bir yalandı. Sırf hatırlamamak için, içimi daha da yakıp küle döndürmemek adına seni aklıma getirmemeye çalışıyordum. Geceleri uykumu bölen, sabah uyandığımda aklıma ilk gelen şey sen değildin yoksa. Gidişinle birlikte kaybettiğim şeyleri unutacak kadar güçlü değildim maalesef.

İçimdeki ince sızı hala duruyordu ama ona aldırış etmemeye çalışıp, önüme bakıyordum artık. Sana olan aşkım tamamen bitmişti. Tek hissettiğim nefretti. Bütün benliğimi saran bir nefret..

Hayatım normalleşmişti. Üniversite bitince şirkette çalışmaya başlamıştım. Babam, alttan başlayarak yükselmemi istemişti. Müdür yardımcısı olarak başladığım pozisyondan başkan yardımcılığına kadar gelmiştim kısa sürede. 

Sürekli çalışıyordum, tam bir işkolik olmuştum. Daha sert, kuralları ve prensipleri olan bir insan olmuştum artık. Nadiren gülümsüyordum. Mike benimle dalga geçiyordu. "Robota dönüştün." diyordu sürekli.

Hala görüşüyorduk onunla. Bizim kopmamız imkansızdı zaten. Gigi adında hoş bir kızla evlenmişti. İlk görüşte aşk demişti aptal. Ben ise aşka inanmıyordum artık, hepsi saçmalıktı. Eşi hamileydi, yakında baba olacaktı. Çok heyecanlıydı.

Ben de Nnevy ile nişanlanmıştım. İkimiz yakın arkadaştık, yıllarca hep yanımda olmuştu. Birbirimizi sevmiyorduk o anlamda ama ailelerimizin ısrarları üzerine nişanlanmıştık.

Madem günün birinde evlenecektim beni anlayan, yaralarımı bilen biriyle evlenmem akıllıca olurdu. Kim bilir belki evlenince birbirimizi severdik bile.

Boy boy fotoğraflarımız çıkmıştı gazetelerde. "Ünlü veliaht nişanlandı" diye. Düğün yazaydı. Tarihi ben seçmiştim. Özellikle 21 Temmuz'u seçmiştim. O günün benim için anlamı büyüktü çünkü.

Ailem çok mutluydu bu durum karşısında. Bir tek babaannem üzülüyordu, sürekli hata yaptığımı söyleyip duruyordu. Söyleyecek tek bir sözüm bile yoktu.

Hala arada kabuslarla uyansam da eskisi kadar canımı yakmıyordu bu durum. 

Özel hayatımda da iş hayatımda da her şey yolunda gidiyordu. Son çeyrekte şirket yükselişe geçmiş, yaptığımız atılımlar karşılığını vermişti. Babam benimle gurur duyuyor, göğsü kabararak anlatıyordu icraatlarımı.

Bir süredir üzerinde çalıştığımız bir proje vardı. Aylardır bunun için çalışıyorduk gece gündüz. Eğer anlaşma imzalanırsa büyük kar elde edecektik.

En büyük rakibimiz olan Prayut şirketiyle ortak olacaktık. Prensipte anlaşıp uzlaşabilirsek, birlikte dış pazara açılacak, pazarın hakimiyetini ele geçirecektik.

Son hazırlıklar yapılmış, sırada anlaşmanın imzalanması kalmıştı. Toplantının olacağı gün, büyük bir heyecanla bekliyorduk rakip şirketten gelenleri.

Toplantı odasına toplamıştım herkesi, son kez üstünden geçecektik projenin. Sekreterin, Prayut firmasının çalışanlarının geldiğini haber vermesiyle hazır ola geçtik. 

Babam, başkan olduğu için en öne geçmiş misafirlerin gelmesini bekliyordu. Sekreter kız, misafirlerimizi toplantı odasına buyur etti.

İlk önce Prayut şirketinin başkanı Bay Arthit Prayut girdi. Başkan yardımcıları, asistanlar, proje müdürleri sırasıyla içeri girdiler. Birbirimize selam verip, tokalaştık. Babam masayı göstererek buyur etti herkesi.

Tam koltuklarımıza oturmuş, yerleşmeye başlamıştık ki biri daha içeri girdi. Kim bu gelen diye bakmamla nefesim kesildi. Kalbim son hızla atıyor, sanki göğüs kafesimi yırtıp dışarı çıkmak için çabalıyordu. 

Sendin o. Kahretsin, gerçekten sendin karşımdaki. Gözlerinin ışıltısı aynıydı, yüzün, duruşun her şeyin... Bunca yıl sonra karşımda dikiliyordun işte. 

Gri bir takım elbise vardı üzerinde. Çok yakışıklı görünüyordun, kendinden emin bir duruşun vardı.

Yıllar benden çok şey götürmüştü. Tüm o acılar, hüzünler daha da yıpratmıştı yorgun ruhumu. Ama sana iyi davranmış, güzellikler katmıştı belli ki.

Bir süre gözlerime baktıktan sonra içeridekilere dönüp selam verdin. 

"Merhaba, ismim Win Metawin. Satınalma ve pazarlama müdürüyüm bu projeyi ben koordine edeceğim." dedin. Tekrar bana baktın. Gözlerinin içine bakmayalı yıllar olmuştu. Bana hiç iyi gelmemişti bu durum. Gözlerindeki ifadeyi sevmemiştim. Hiçbir şey olmamış gibi, tıpkı eskisi gibi bakıyorlar bana.

Ağzımdan bir şey çıkmıyordu. Yutkunamıyordum bile. Sadece susuyordum. Şoktaydım. Ne yüzle karşıma çıkmıştın?

Geçip yerine otururken gözlerimi senden ayıramamıştım. Görebiliyor muydun acaba gözlerimdeki nefreti?

 Görebiliyor muydun acaba gözlerimdeki nefreti?

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Bay Arthit söze girdi. "Bu proje bizim için çok önemli. Eğer başarılı olursak her iki firmada bu işten çok kazançlı çıkacak. Bay Metawin bu projeyi hayata geçirmemiz için bizi ikna eden kişi. Aylarca üzerinde çalıştı." 

Neler diyordu bu adam? Aylardır mı? Senin haberin vardı yani tüm bu olanlardan. Kafayı yiyecektim ne çeşit bir oyun oynuyordun? 

Hiçbir şey söylemeden çekip gitmiştin ve şimdi de hiçbir şey olmamış gibi karşıma mı çıkıyordun? Hayır sana o zevki yaşatmayacaktım. İstediğini elde edemeyecektin.

Hızla yerimden kalktım. Bay Arthit'i selamlayarak "Üzgünüm bu ortaklık olmayacak, proje iptal." dedim. Babam beni durdurmaya çalıştı ama çok geçti, ellerinden kurtulup kendimi toplantı odasından dışarı atmıştım.

Kravatımı sinirle çıkarmaya çalıştım. Beni boğuyordu nefes alamıyordum. Arkamdan sesler duydum. Biri adımı söylüyordu. Duymazlıktan geldim. Kendimi bir an önce çıkışa atmak istiyordum, bu cehennemden kurtulmak istiyordum.

Omzuma dokunan elle olduğum yerde kalakaldım. Beni durdurup kendine doğru döndürmüştü. Dönüp baktığımda yıllardır unuttuğumu sandığım ama aklımın en özel yerinde sakladığım yüzünle karşılaştım.

"Lütfen dur! Seninle konuşmam gerek." diyordun. Elin hala omzumdaydı. Sinirle elini ittirdim. Bana donumanı bile istemiyordum. Seninle ilgili hiçbir şeyi istemiyordum.

"Uzak dur benden!" deyip dönüp gideceğim  sırada tekrar kolumdan tutup durdurmaya çalıştın beni.

Tüm sinirimle seni sertçe duvara yasladım. Bir elim boğazını sıkıyordum, diğer elim havada yumruk olmuştu.

Canını yakıyordum. İçimdeki öfkeyi kontrol edemiyordum.

"Durma, indir o yumruğu yüzüme hadi. Biliyorum hak ettim. Beni asla affetmeyeceksin biliyorum ama eğer biraz bile olsa rahatlayacaksan indir o yumruğu."

Gözlerim dolmuştu, hayır karşında ağlayamazdım. Karşında zayıflığımı göstermeyecektim.

Yumruğumu duvara vurdum. Kanıyordu, berelenmişti elim. Kahretsin sana vuramamıştım. Canımı yakmana rağmen hala senin canını yakamıyordum.

"Benden uzak dur!" dedim sadece ve seni arkamda bırakıp, dönüp gittim.

Nefes alabildiğim tek yere gittim. Senden çok uzağa...

Firgun (+18) || BrightWin✔️Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin