Büyük gün gelmişti. Bu maç için sürekli antrenman ettirmiştim bizim takıma. Kaptan olduğum için canları çıkana kadar çalıştırıyordum onları. Tek kelime edemiyorlardı bana ama arkamdan konuşulanları biliyordum.
İki hafta boyunca yanımda kalmıştın. Bu işten vazgeçirmeye çalışmıştın beni. Ama kafama koymuştum o piçi bu sahaya gömecektim.
Son ısınmaları yapıyorken bir yandan da tribünde oturan sana bakıyordum.
Frank ve takımı da sahaya çıkmıştı. İyileşmiş yüzüyle bana bakıp duruyordu. O suratını bir de yenilgiyle morartalım bakalım.
Takımı etrafıma topladım. Motive edici konuşmalar yapıyordum. "Eğer kaybederseniz ceza olarak hepinizi bin tur koştururum." dedim, bence yeterince motive edici bir konuşmaydı.
Maçın başladığını belirten sesle birlikte sahanın ortasına geldik. Frank'le karşılıklı duruyorduk, aramızdaki hakem elindeki parayı göstererek "Yazı mı tura mı?" diye sordu. Havaya atınca benim söylediğim tura çıkmıştı. Oyunu bizim takım başlatıyordu.
Başlama sesiyle beraber topu diğer alana sürmeye başladım. Önüme geçmeye çalışıyor, engellemeye çalışıyordu piç kurusu beni. Ama tüm engellerine rağmen topu bırakmıyor, takım arkadaşlarıma paslıyordum.Tam potanın yanına yaklaşınca, atılan pası alıp smaç bastım. İlk sayımızı almıştık bile. İlk periyot çekişmeli bitmişti. Biz öndeydik ve bu durum Frank'in hiç hoşuna gitmiyordu. Sinirlenmesi hoşuma gitmişti.
İkinci periyodun başlama sesiyle tekrar hakimiyet bize geçmişti ama bir süre sonra topu rakip takıma kaptırdık. Üst üste sayılar almaya başladılar. Frank her attığı sayıyla sana dönüp bakıyordu. Gebertecektim cidden bu herifi.
Üçüncü periyotta onlar öndeydi. Atağa geçmem gerekiyordu. Frank'in elinden tek seferde topu kapmış, potaya doğru sürüklemeye başlamıştım.
Kendime çok güveniyordum o yüzden pas vermektense direkt potaya görderdim topu. Ve basket... 3 puan almıştık. Dönüp Frank'in morarmış suratına karşı pis pis sırıtıyordum. Damarına basmış olacağım ki daha sert oynamaya başladı. Beni oyun sırasında ittirmeye, faul üstüne faul yapmaya başladı. Uyarı almıştı hakemden bu yüzden.
Tekrar top bendeydi. Karşımdaki oyuncuları birer birer atlatıp potaya doğru giderken birden ayağım bir şeye takıldı. Yuvarlanıp, düştüm. Ayağımı burkmuştum besbelli, acıyla kıvranmaya başladım.
Hakemin düdük sesini duymuştum. Frank bana çelme takmış, bu yüzden de oyundan çıkartılmıştı. Mike beni kaldırmaya çalıştı. Bacağımın üstüne basamıyorum, canım çok acıyordu.
Beni saha kenarına taşıdılar. İlk müdahale orada yapılmıştı. Oyun devam ediyordu bu sırada. Tribüne baktım acımı unutup ama yerinde yoktun. Etrafa bakındım seni göremiyordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Firgun (+18) || BrightWin✔️
FanficFirgun ne demek bilir misin sevgilim? İbranice birisini gerçekten çok sevdiğiniz için duyulan sevinç ve o sevincin içinde bencillik bulundurmamak. İşte öyle sevdim ben seni. Tüm benliğimle... Kendimden vazgeçerek... Aşka inancımın olmadığı zamanda b...