Her ne kadar seyirci koltuklarına kurulsam da orada fazla zaman kaybetmeden sahnenin arkasında herkesin masa etrafında oturabileceği bir odaya gittik. Duvarları düz beyaz renkli olan bu odaya üzeri yazılıp silinmekten kararmış, böyle tenha bir yerde olduğu için temizliği unutulmuş; odayı pis gösteren, gereksiz olduğunu düşündüğüm bir tahta asılmıştı.
Bir saati aşkın süredir toplantı diyerek adlandırabileceğimiz bir konuşma içerisindeydik. Hemen hemen herkesin her konuda bir diyeceği vardı. Hepsi bu işte bilinçli insanlardı ve yanlarında olmak beni yetkin hissettiriyordu. Ama rahat değildim ve bunun iki büyük sebebi vardı. Bunlardan biri, tam karşımda Hülya'nın, bir diğeri ise sağ tarafımda ve benden iki kişi uzaklıkta Ilgaz'ın oturmasıydı. İkisi de hayatımın bir noktasında beni bu işi yapmaktan bir süre alıkoyan insanlardı. Şimdi her şey onlarla başlamak beni çok tezat bir iç çatışmaya sürüklüyordu.
Hülya'nın buradaki varlığı beklenmedik değildi, ona kabullenmiş bakıyordum ama Ilgaz'a göz ucuyla bile bakmak beni derinden sarsıyordu. Onu birçok noktada yanımda istesem de buna karşı koymam gerektiğini biliyordum ama şu an olaylar benden bağımsız geliştiği için karşı koymak şöyle dursun, içimde bir yerlerde bu varlığından hoşnuttum ve bunu bilmek özsaygımı yine dumura uğratıyordu.
Hülya ve Ilgaz'ı karşılaştırdığımda aralarında çok büyük bir fark vardı birisinden sevilirken ayrılmıştım ama diğerinden adeta koparılmıştım. Bunu ne kalbim ne zihnim ne de kabullenebiliyordu. Ilgaz'ın etkisini yenmek beni çok büyütecekti, sevdirecekti belki bir yeniyi, kendimi... Ama küçük kalıp onun büyüklüğünde ezilmeyi her şeye tercih ederdim. Ettim de. Birçok kere.
İçerideki herkes her ne kadar yaptığı işin farkında olsa da böyle bir ortamda ilk defa bulunan Ilgaz afallamıştı ama bu bile diğerlerini bozamıyordu. Aramızdaki iki kişi onun sahnede yanlarına gidip selamlaştığı arkadaşlarıydı. Yakası sürekli düşen -evet şu an da düşük- çocuk içlerinde en deneyimli olanıydı. Onun kadar uzun bir geçmişi olmamasına rağmen adının Halil olduğunu öğrendiğim bu genç adamın yanında oturan ve Ilgaz'ın konuştuğu bir diğer kişi olan Ömür kesinlikle ondan daha bilgiliydi. Odadaki herkesten daha küçük görünen Ömür'ün, aslında en büyük kişi olduğunu öğrendiğimde çok şaşırmıştım. Bu durum her ne kadar iki yandan toplayıp topuz yaptığı saçları ve giydiği kıyafetlere alakalı olsa da bu onun 25 yerine neredeyse 15 gösteren genç bir kadın olduğu gerçeğini değiştirmiyordu.
Ay sonuna yetiştirmek istediğimiz üç perdelik olmasına rağmen kısa bir oyun vardı. Hazır metinler üzerinden gitmek pek benlik değildi, sahnede de çok yetenekli olduğum söylenemezdi bu yüzden ne yapacağımı çok bilmiyordum o yüzden bir adım geride olacağımı ilk haftadan belirttim. Genel plan üzerine yapılan kimine göre sıkıcı gelebilecek bu toplantı, önümüzdeki hafta sonu tekrar toplanıp daha belirleyici konulardan bahsetmek üzere sonlanmıştı. Herkes arkadaşının yanına gitmiş, sayımıza küçük gelen rutubetli odayı bir uğultu kaplamıştı. Bir köşeden ellerini birbirlerinin beline dolayıp yakın bir şekilde konuşan çiftin, bir diğer köşeden de üç delikanlının tek bir telefondan izlediği videonun sesi geliyordu. Hemen yanımda oturan Halil ve Ömür de Ilgaz'ı ortalarına alıp diğerlerine nispeten daha kısık bir sesle iletişime geçiyorlardı.
Etrafa biraz daha göz gezdirdikten sonra çantamın tek kolunu sırtıma atıp elime masadaki dosyalarımı aldım ve yürürken onları çantama yerleştirmek üzere kapıya doğru ilerledim. Tam çıkacakken Hülya'nın sesinden adımı duymamla duraksadım, bana seslendiği için hafif yüksek çıkan sesi içeride konuşan neredeyse iki düzüne insanı bastıramamıştı aynı uğultu hala kulak tırmalıyordu. Ona dönmedim bunu beklediğini de düşünmüyordum, bir süre bekleyip devam etti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Sanat Aşk İçindir
General FictionAşk en çok ondayken güzel duruyordu, sevgi en çok ona yakışıyordu ve elleri sadece onunkilerle ısınıyordu. "Aşkı tanımlamaya çalışan nice şair nice yazar gelip geçti dünyadan. Şimdi düşününce, keşke seni tanısalardı diyorum" 10/05/2020🍀