Bıkmıyordum sevmekten ama çok bıkmak istedim, en çok da o an. Gözlerime git demekten başka bir şey anlatmadan bakan Ilgaz gittiğinde bile bu kadar yakmamıştı canımı, daha önce hiç bu kadar yüzüme vurulmamıştı acizliğim, sevdiğim için suçlarcasına izliyordu beni; yani benim gibi. İstedim mi sanıyorsun bu kadar sende kalmayı? Bir an bile istemedim. Sende kalmaktan pişman oldum mu? Bir an bile olmadım. Gülüyordu kafamın içinde birbirine meydan okuyan iki farklı ruh, ikisini de ben seslendirmiyordum çünkü Ilgaz benim yerime onu da yapabiliyordu. Daha ne kadar alçaltabilirdi beni bir kadın? Utandırabilirdi? Aynı kapıya çıkan soruların zihnimde dolanmasına karşı koyamıyordum ve bu yüzden her gün kendime lanet ediyordum.
"Bu bir bahane değil." sesi çok kısık çıkmıştı; ben de buna tezat olacak denli büyük bir kahkaha attım, gerçekten büyüktü, aramızda en az 10 adım olan insanları bize döndürecek kadar büyük. Tek ayağımı altıma aldım ve Ilgaz'a doğru döndüm, kolumu bankın sırtına yerleştirip elimi alnıma dayarken:
"Ne istiyorsun benden? Kafan güzelken bile aynı davranmıyorsun Ilgaz. Geçen burnumun dibindeydin şimdiyse kovuyorsun beni." kafasını benden çevirdi ve saçını kulağının arkasına attı. Hatırlıyor olmamın bu kaçamaktaki payının bir damladan öte olduğuna inanmıyordum. "Ama gideceğim." bana geri döndü "Kalamıyorum çünkü, kaldıkça dayanamıyorum." diyerek ayaklandım ve sertçe nefesimi verdim, denizden esen havanın saçlarımı gözümün önüne taşımasına izin verirken de derin nefesler almayı ihmal etmemiştim.
Başaracaktım galiba, hiç bu kadar emin kalmamıştım ayağa. Kaybedecek pek bir şeyim olmamasındandı belki, belki de unutuyordu kalbim sevmeyi, peki başkasını sevebilir miydim? Ya seversem sahiden. Güldüm kendi kendime, bir şair vardı hani "ya başkasını seversem"den sonra "inan o zaman seni hayatım boyunca affetmem." diyordu. Benim düşündüklerimde bundan bir adım ötede değildi.
Arkamı döndüğümde Ilgaz'a son defa baktım, o bana bakmıyordu ve ben buna çok sevinmiştim. Bankın hemen ardında kalan ve tam iki adımlık olan ağaçlığı geçip kaldırımda durdum yolu kontrol edip onun da karşısına geçtim. Ilgaz hala aynı yerde oturuyordu, bank tam iki ağacın ortasında kaldığından kapamıyordu onu. Hafif hafif havalanan saçlarına baktım ve belki inanmayacaksınız ama o an onun kokusunu duyduğuma yemin edebilirim. Belki hayatın beni uğurlama şekliydi bu, bir telkindi veya teselli ikramiyesi. Kumar oynamadım ama aşkta kaybedince bu alakasız orantıyı uygulayıp kumara sürükledi beni, yarın ilk işim gittiğim yerden bir piyango bileti almak olacak diye plan kurdum kendi kendime. Bu sırada Ilgaz kafasını eğmişti bende onu izlemeyi bırakamadığım için bir taksiyi kaçırmıştım ya da gitmek istemediğim içindi. Ellerimi cebime koyup ayaklarımla kaldırımın kalkmış taşı sebebiyle açığa çıkan toprakla oynuyordum, çok da küçük değildi. O an savaştan çekiliyor olmamın şerefine bir kadeh şarap içmek isterdim ya da bunun için patlatılmış bir şampanya devirmek ama sarhoş olmak gelmedi aklıma tüm bilincimle yapmalıydım bunu, aklımı başımdan alan kadından aklı başında ayrılmak istiyordum.
Nispeten temiz havayı derin nefeslerle solumaya devam ediyor ve şimdi ne olacağını düşünüyordum buraya gelmeden önceki o can sıkan hayat kollarını açmış beni çağırıyordu. Belki de hak ettiğim buydu diye kendimi hazırlarken telefonum titredi. Elimi cebime atıp telefonu aldıktan sonra kilit erkanında Egemen'den gelen mesaj bildirimini gördüm. Evet kritik anlarda bana mesaj atmasıyla, aramasıyla hatta bir yerlerde belirmesiyle ünlü bu adamın bu seferki çalışmasını merak ederek açtım mesajı. Tekrar tekrar okuduğum mesajı idrak etmem çok uzun sürdü, doktor arkadaşından gelen yanıttı bu.
Ondan sonra akmayı bıraktı zaman ve son beş dakikamın beş sene gibi geçmesine sebep oldu. Vücudum çözüldü bilmediğim bir maddede, her bir hücreme acıyı iletmeye yetişemedi beynim, kalbimin her çarpışında daha da artan bir histi bu; öldüresiye çarpıyordu. Hava değil zehir solumaya başladım, damarlarımdan kan değil zift akıyordu, gözlerimin tek gördüğü harlanmış cehennemdi ama burada bize öğretildiği gibi koca aleveler veya korkunç iblisler yoktu benim cehennemim kısa da olsa yaşamak olmuştu. Zar zor kaldırdım kafamı, düştüğüm boşluğu tarif edecek bir kelime yoktu. Şu zamana kadar her defasında içimi titreten bu adını söylemek bu sefer kalbimi durduracaktı. Bakmaya utanıyorken konuşmak için çok büyük küstahlık göstermem gerekti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Sanat Aşk İçindir
Genel KurguAşk en çok ondayken güzel duruyordu, sevgi en çok ona yakışıyordu ve elleri sadece onunkilerle ısınıyordu. "Aşkı tanımlamaya çalışan nice şair nice yazar gelip geçti dünyadan. Şimdi düşününce, keşke seni tanısalardı diyorum" 10/05/2020🍀