Trafik yüzünden nispeten uzun süren bir yolculuktan sonra evin kapısını açtığımda derin bir oh çektim. Uzun süredir buraya girdiğim için bu kadar iyi hissetmemiştim. Egemenden aldığım mesaja göre bir saatten biraz fazla sürem vardı.
Koltuğa ilerlerken bu sabahki kağıdı düşünüyordum, eve girdiğimdeki rahatlık birden uçup gitmişti. Arka cebimden çıkardığım telefonumun kilidini açmadan önce sakince koltuğa oturdum ardından da ne kadar bakarsam bakayım bir şey anlamayacağım fotoğrafı açtım. Birkaç dakika geçtikten sonra bilgisayardan incelemeye karar verdim ama sandalyeme oturduğum anda bunun berbat bir fikir olduğunu fark ettim, her seferinde bunu yaptığı için kızdığım annemin hissettiği endişeyi ve merakı şimdi çok iyi anlıyordum. Telefonu masaya doğru savurup sandalyeme iyice yaslanarak göğsümde birleştirdiğim ellerimle tavanı izlemeye başladım, rutubet vardı ama buna çok kısa bir süre odaklanabildim. Ufak tefek hareketlerime gıcırdayan sandalyeye yan gözle bakıp:
"Biliyorum seni rahatsız ediyorum." göğsümdeki elleri kolçaklara indirdim. "Ama inan yalnız kalırsam kafayı yiyeceğim." Yalnızdım. Yapayalnızdım, bunu o an fark edemeyecek kadar hem de ama kafayı bu yalnızlıktan çok daha uzun bir süre önce yemiştim ve en büyük etken, belki romantik olduğum açığa çıkacak ama, buradan uzaklaşırken sandalyeyi yanıma almamaktı. Kendi kendime konuşmak bana iyi gelmiyordu, belki onunla konuşmanın duvara laf anlatmaktan da hiçbir farkı yoktu ama en azından ses veriyordu. Gıcırtı? Ne zaman bu farkındalığa ulaşsam aklıma yazdığım ve yazan diğer herkes geliyordu. Ömrünü - naçizane bir şekilde- sanata adayan herkes gibi bir delilik taşıdığıma seviniyordum, öteki olmaktan oldum olası hoşlanmadığım yegane konudaki bu klişelik hoşuma gidiyordu. Bir anlığına da olsa.
Ellerimle masaya ritmi tutup kalktığımda gitmemize daha yeni bir saat kalıyordu ama o gün biraz yavaş hareket etmek istiyordum. Ne giyeceğime dair en ufak bir fikrim yokken sahip olduğumu unuttuğum bir dolu kıyafete göz gezdiriyor, kimine dokunuyordum. Her iki duruma da ayak uyduracak şıklıkta giyinmeye karar vermiştim. Askıdaki kırmızı ekoseli pantolona uzandım üstüne de dökümlü beyaz bir gömlek buldum. İki duruma ayak uydurulabilir olmak adına durma göre gömleğimin düğmelerini bağlatacak cüretkarlıkta siyah bir bralet. Tam dolabın kapağını kapatırken aldığımdan beri sadece bir kere giydiğim pantolon askımı gözüme çarptı, son bir kere daha giymeyi hak ediyordu.
Eşyaları alıp salona doğru ilerledim, hala bu odada fazla kalacak kadar iyileşmemiştim. Yarı çıplak kaldıktan sonra raftan rastgele bir plak alıp taktım ve herhangi başka bir yerden müzik dinlemekle arasındaki uçurumun içinde zevkle gülümsedim. Zamanı öldürmek adına ağır ağır giyinme meselesini fazla abarttığımı saate baktığımda fark ettim. Açık bırakmak zorunda kaldığım saçlarımı umursamadan aynanın karşısına geçtim ve öylesine bir ruj sürüp çoğu zamanın aksine bir dizi aksesuar takındım. Giymemek için elime aldığım ceketle portmantoya doğru ilerledim ve doğru bir ruj rengi seçtiğim için kabardım.
Egemenden mesaj gelmesini beklemeden dışarı çıktım, çünkü mesajları yanıma ulaştıktan beş dakika sonra yazma nezaketini gösteren bir adamdı. Kapıda duran arabasını görünce onu gerçekten tanıdığım konusunda iyi hissetmiştim. Bindiğimde, telefondaki başını kaldırdı ve beni selamladı, bir muhabbete girmemize fırsat vermeden arabayı hareket ettirdi saate baktığımda ise o kadar geç kalmadığımızı düşündüm ama akşam trafiğinin kendini göstermesi ile bu fikirden uzaklaştım .
"Çok güzel olmuşsun." dedi bana bakmadan.
"Teşekkürler, o sizin hoş bakışınız efendim." diyerek kıkırdadım.
"Birini mi etkilemeye çalışıyorsun? Allah Allah hiç de haberim yok." dediğinde sesimi biraz kalınlaştırarak son cümlesini tekrar ettim. O da gayet güzel görünüyordu ama bunu ona söylemek ihtiyacı hissetmedim, iltifattan çok hoşlanmazdı. Bir dakikalık sessizlikten sonra nasıl aklımdan çıktığını anlayamadığım şeyi hatırladım. Fotoğraf. Ona dönüp heyecanla;
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Sanat Aşk İçindir
General FictionAşk en çok ondayken güzel duruyordu, sevgi en çok ona yakışıyordu ve elleri sadece onunkilerle ısınıyordu. "Aşkı tanımlamaya çalışan nice şair nice yazar gelip geçti dünyadan. Şimdi düşününce, keşke seni tanısalardı diyorum" 10/05/2020🍀