Kafamı çevirdim ama bu onu durdurmadı, boynuma doğru yaklaşmaya devam ettiği sırada onu hafifçe ittim. Bu sefer durdu, birkaç saniye olduğu yerde bekledikten sonra kendini yanıma bıraktı. Derin derin nefesler almaya başladı.
"Ben, özür dilerim." dediğinde güldüm, alaycı bir sesle:
"Dileme! Üzgün bile değilsin." yatakta oturur pozisyona geri geldim. "Şu an seninle uğraşacak halde değilim." dediğimde yine aynı camdan gökyüzünü izliyordum. "Bana bu kadar yaklaşabilmenin sebebini sen de çok iyi biliyorsun, o yüzden şansını zorlama. Şimdi in aşağı ve iyi insanı oynadığın maskeni geri tak." dedim tek nefeste, sesim kendimden emin çıkmış olacak ki son sözümü söyledikten hemen sonra ayaklandı ve arkasına bakmadan sakince odadan çıktı. Çıkması ile kendimi yatağa geri attım. Az önce olan hiçbir şey umurumda değildi, tek derdim ondan da önce yaşanılanları sindirip kendimi dizginlemekti.
Aşağıda gördüğüm görüntü kendimi uzun zamandır hazırladığım bir durumdu. Ilgaz çok güzel bir kadın, hayatına en az onun kadar güzel insanlar girecekti bunu biliyordum, hatta bu senaryoyu kafamda defalarca oynatmıştım ama deneyimlemek bambaşka bir durumdu, dahası da vardı. Bu beni tekrar tekrar öldürüyor, belki daha beterini yapıyordu. Sevmekse en çok bu anlarda canımı sıkıyordu.
Ölümü getirdim sonra aklıma, ilk defa o an düşünmüştüm bunu. Ölü olsam ne olurdu? Kafama hücum eden bu fikri durduramıyordum ne kadar silmeye çalışsam da vücuda girmiş bir parazit gibi tüm hızıyla yayılıyordu aklıma. Yok olmak bir yandan rahatlık bir yandan da büyükçe bir korku tohumu savuruyordu içime. Ben bu düşüncelerle boğuşurken ani bir şekilde kapının açılmasıyla yerimden sıçradım ve oraya döndüm. Gelen az önce Ilgaz'ı öpmeye çok yakın olan adamdı, ayakta doğru düzgün duramıyordu bile.
"O hocam siz de mi buradasınız?" dediğini zar zor anlamıştım. Kapıyı kapatmadan yanıma geldi ve kendini yatağın arkasına doğru bir yerlere bıraktı. "Lavabo yukarda demişlerdi." derken büzüldüğünü hissediyordum. Omzumdan arkama doğru baktığımda açılmış birkaç düğme sayesinde göğsündeki dövmeyi gördüm. Ne olduğuna dikkat etmeden de önüme döndüm. Nefes alıp verişi düzenli değildi ve kıpırdanıyordu. Bir dakika geçmeden "Aa Ilgaz seni arıyordu, dur ben inip söyleyeyim." dedi. Yerinden kalkmadı bile. Uzun süredir kimse yanında bu kadar sarhoş olmamıştı diye düşündüm, Ilgaz'ın beni aradığı ise geç fark ettiğim bir detaydı. Umursamamış gibi davrandım, umursasam bile adını unutmuş bu adamın hiçbir şeyi fark etmeyeceğini gözden kaçırarak. Ayağa kalkıp yatakta aşırı rahatsız olduğunu hissedebildiğim pozisyonda yatan adama baktım. Nefes alışları hala düzenli değildi ama bunu başarmasına çok az kalmıştı. Büzülmüş olan vücudundan çok daha şekilsiz olan kafasını gördüğümde yatağın yastıklarından birine uzanıp dikkatlice kafasına yerleştirdim. Biraz kıpırdandıktan sonra yüzü daha rahat bir ifade almıştı, bunun nefesinin düzene girme süresini kısaltacağını düşünerek odadan çıktım.
Müziğin sesinin odaya hiç gelmediğini koridorda fark ettim. Müzik sesini bastıran bağrışmalar ve gülüşmeler bu fark edişi şaşkınlığa çevirdiğinde merdivenin korkuluklarına elimi sürüyerek aşağı iniyordum. Gözüme ilk çarpan az önce Serpil'in sevgilisinin öpüştüğü kızdı, karşısındaki genç adamın ağızına çerez atıyordu. Iskaladığında büyük kahkahalar atıyor, tutturduğunda da tezahüratlar yapıyordu. Serpil ve sevgilisi de koltukta oturmuş onları izliyor ve kızla aynı yerde aynı tepkileri veriyorlardı. Atacağı çerezler bittiğinde çocuğun yanına gidip onu öptü, bir kıza bir de Serpil'in sevgilisine baktım; aldatmak bu kadar kolay olamazdı, olmamalıydı. Kısa ama kışkırtıcı olan bu öpüşten sonra birbirlerine sevgi sözcükleri söyleyerek büyük L koltukta bir diğer koklaşan çift olan Serpillerin yanına geçtiler. Kafamı iki yana sallayarak acınası bir gülüşle yanlarından geçtim. Hülya'nın yerdeki cam kırıklarını alıp almadığından emin olmak için yolumu uzatarak mutfağa gittim ve hiç durmadan elime gelen ilk içki şişesini alıp bahçeye çıkan cam kapıdan geçtim. Yarım bıraktığım bir sarhoşluk meselesi vardı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Sanat Aşk İçindir
General FictionAşk en çok ondayken güzel duruyordu, sevgi en çok ona yakışıyordu ve elleri sadece onunkilerle ısınıyordu. "Aşkı tanımlamaya çalışan nice şair nice yazar gelip geçti dünyadan. Şimdi düşününce, keşke seni tanısalardı diyorum" 10/05/2020🍀