Ertesi ve devamındaki haftanın belirli günlerinde buralardaki tek görevim olan okul tiyatrosu ile ilgileniyor, yeni insanlarla tanışıyordum. Neredeyse her öğrencinin benden küçük olduğu bu grupta kendimi daha saygı değer hissediyordum, özellikle benden de yaşça büyük olan Hülya'nın gelmediği günlerde. Hiçbirinin bana hocam diye hitap etmemesine özellikle istemiştim, birçoğu adımı kullanırken bazıları benimle isim gerektirecek bir diyaloğa girmemeye dikkat ediyordu.
Ben etrafı izlerken yine ben ve birkaç kişi daha bazı küçük detayları sözlü olarak hallediyorduk. Asıl amacımızın Ömür ve Ilgaz'ın oynadığı kötü karakterler gereği çirkin makyajlarını bitirmesiydi. Herkes işini hallettikten sonra günün provası için herkesi yerlerine almıştım. Ilgaz'ı izlememek için büyük çaba sarf ettiğim birkaç çalışmanın ardından bir sonrakine başlamamıza dakikalar kalmıştı ki bugün mazeret belirtip gelememiş olan, adını bir türlü aklımda tutamadığım ama kesinlikle salonun en yeteneklilerden birisi diyebileceğim sarı gömlekli kız koşarak içeri girdi ve heyecanla:
"Rolü kaptım! Yaptım!" şeklinde nidalar atarak sahnede duran ve kendisinin aksine çok da yetenekli olamayan sevgilisine koştu. Genç adam da sahneden atlayıp buluştukları noktada kızın bacaklarını beline bağlamasına izin verecek şekilde onu kucağına alıp sarmaladı. Kafamı öne eğip gizlice Ilgaz'ı yokladım, Ömür'ün kolunu tutmuş sıkıyordu. Heyecanlandığında hep yapardı bunu.
Oynanacak oyun nedeni ile salonda hakim olan kasvetli hava kahkaha ve çığlıkların arasında kayboldu. Herkes sıra sıra arkadaşını tebrik ediyor ve motive edici sözler söylüyordu. Neşelerini katlamak için saatime baktım uzun sayılabilecek zamanımızın olduğunu görmeme rağmen umursamadan dikkatleri üstüme çektim ve:
"O zaman bugünlük paydos verelim." dediğimde rolü alan kız.
"Benim yüzümden iptal etmene gerek yok Mercan, hatta ben de size katılayım." diyerek çantasını atıp sarı gömleğini çıkarmaya koyuldu. Tam yine aynı şeyi tekrar edecekken duymaya alışık olduğum bir ses uzaklardan:
"Mercan hocanız haklı!" diye bağırdı. Herkes kafasını kapıdaki Hülya'ya çevirdi. Benim aksime hitap konusuna bir hayli takıntılıydı. Öğrencilere karşı sertti. Kötü polisi o oynardı, bundan rahatsız değildim. Bu gibi işlerde birisinin daha disiplinli olması gerekirdi. Topuklularının sesi çıt çıkmayan salonda çınladı, o bize yaklaşana kadar ben dahil kimse ses çıkarmadı. "Bu kutlamaya değer bir haber, tebrikler Serpil." dedi. İsim hafızası da benimkinden çok daha iyiydi. O yüzden burada kızın adını hatırlamazsın değil de yüzünün gülmesine şaşırmıştım. Öğretmen ve öğrenci arasındaki bu davranışı onun lügatında laubalilik olarak adlandırılırdı. "Bir planınız var mı?" Serpil ve sevgilisine hitap ediyordu. Kız kafasını iki yana sallayınca. "O zaman hep beraber bana gidiyoruz ve bu haberi kutluyoruz." dediğinde sesli olmasa bile içerinin sessizliğinde duyulacak şekilde güldüm. Hülya'nın üstünde olan ve ondan ayrılabilmek için an kollayan bakışlar birden bana döndüğünde afallasam da gülüşümü durduramadım. Elimde tuttuğum dosyayı kaldırıp kafamla kibarca özür diledim. Ama bu, kalabalığa yetmemiş olacak ki hala beni izliyorlardı. "Mercan hocamın da hoşuna gitti anlaşılan" dedi Hülya.
"Evet, evet çok iyi bir plan." diye geçiştirdim gülmenin etkisi ile çok da yüksek çıkmayan sesimle.
"Herkes hazırlansın o zaman, arabası olanlar olmayanları alsın. Yolumuz çok kısa değil ama buna değecek." diyerek çantasından telefonunu çıkartıp uzaklaştı. Her bir adımında öğrenciler arasındaki uğultu daha da artıyordu. Hülya çoğunluk tarafından pek sevilen bir hoca değildi ama hayranlık duyulmaması zor bir kadındı. Görülebilecek en zarif kişiydi belki ama bunun yanında şaşırtıcı derecede yoğun bir dominantlık sergiliyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Sanat Aşk İçindir
Ficção GeralAşk en çok ondayken güzel duruyordu, sevgi en çok ona yakışıyordu ve elleri sadece onunkilerle ısınıyordu. "Aşkı tanımlamaya çalışan nice şair nice yazar gelip geçti dünyadan. Şimdi düşününce, keşke seni tanısalardı diyorum" 10/05/2020🍀