Yaklaşık bir dakikadır alarm çalıyordu ama bu durum Mercanı yataktan kaldırmaya pek yeterli değildi. Sadece uyandırmayı başarmıştı, hala gözleri kapalı vaziyetteydi. Bir süre daha geçtikten sonra rahatsız olmuş olacak ki yataktan kalkıp komodin de duran alarmı kapattı. Yataktan kalmadığı sürece gözlerini açamayacağını bildiği için alarmı uzak bir yere koymuştu. Saate baktı, biraz geç kalmış gibiydi o yüzden bir tercih yapması gerekti. O da duş almayı kahvaltı yapmaya tercih edip duşa girdi.
Çıktıktan sonra havlusu ile dolabının önünde dikildi. İlkokul çocuğu gibiydi, anlam veremediği bir heyecan vardı içinde ama bu durumdan rahatsız değildi. Mercan, kendiyle ilgili hiçbir şeyden rahatsız olmazdı çünkü hoşuna giden veya gitmeyen her şey onun bir parçasıydı ve o kedini kabullenmeyi öğreneli uzun zaman olmuştu.
Kıyafetlerini giyip çantasını almak için çalışma masasına gitti sandalyesini görünce boşboğazlık edesi tutmuştu elindeki kitapları çantasına koyarken
"Ah dostum! Okul yüzünden seninle oturup ağladığımız, yeminler ve küfürler ettiğimiz günlere ihanet ediyormuş gibi hissediyorum. Ama anne işte biliyorsun laf anlamıyorlar." dedi.
Toparlanması bittikten sonra cebinden rujunu çıkardı ve aynanın önüne geçti.Son derece düzgün bir şekilde sürdükten sonra dudaklarını birbirine bastırıp ruju yaymamaya başladı.
Makyaj yapmaktan çok hoşlanmazdı ama ruj vazgeçilmeziydi, keza tırnaklarını da ojesiz görmek pek mümkün değildi. Göz ucu ile duvarda duran saate baktığı zaman daha fazla oyalanamayacağını fark etti, koşar adım kapıdan çıktı. Paraya kıyıp taksiye binmesi gerekiyordu hem okulu o kadar da uzak sayılmazdı. İlk gördüğü taksiye atlayıp yola koyuldu.
Yaptığı bu hamle işe yaradı ve okulun ilk günü geç kalma tehlikesini atlatmış oldu. Fakülteden girdiğinde ister istemez yüzünde bir tebessüm oluştu, her ne kadar kabul etmek istemese de döndüğü için mutluydu, onun yeri burasıydı. Belki elinde notlarla oradan oraya yürüyen delikanlının, belki de kenarda oturmuş müzik dinleyip etrafı boş boş izleyen genç kadının yanıydı.
Fazla oyalanmadan sınıfına doğru yol aldı. İçeri girdiğinde fazlasıyla boş yer vardı. Dersin başlamasına az kalmış olmasına rağmen sınıf hala boşsa herkes tam olduğu zaman da fazla kişi olmayacaklarına dair bir çıkarım da bulundu. Arka sıralarda boş gördüğü bir yere oturdu ve içeri gelen insanları izlemeye başladı.
Çok geçmeden içeriye hoca olduğunu anladığı adam girdi ve öğrencileri selamladı. Kısa boylu, tombul ve tabi ki gözlüklü bir adamdı, bir akademisyende olması gereken her şey onda da mevcuttu. Ders programından isminin Kenan olduğunu öğrenen Mercan'ın gözü bu adamı bir yerden ısırıyordu ama on bir türlü çıkaramıyordu. Ders ilerledikçe merakını bastırsa da hala zihninde bir yerlere saklandığını biliyordu. Üstüne üstlük karnı da acımıştı, yıllar sonra girdiği ilk dersi de doğru düzgün dinleyememişti.
Öyle veya böyle ilk dersi bitirmişti. Şimdi yaklaşık bir buçuk saat boştu bu süreyi kahvaltı yapmak için kullanacaktı. Çantasını toparlamaya başladı dersi tam dinleyememiş olsa da maalesef hocanın ödevini duymuştu. Sonraki ders için yaşadıkları yeri bir şiir yazarak anlatacaklardı. Mercan bir yandan toparlanıyor bir yandan da ödevi unutmamayı diliyordu.
Çantasını tek koluna takarak yürürken telefonuna gelen bildirimlere göz gezdiriyordu. Birkaç adım daha attıktan sonra arkadan birisi "Mercan!" diye seslendi kafasını telefondan kaldırdı, kimseyle tanışmamış olmasına rağmen gelen sesin kime ait olduğunu öğrenmek için arkasına döndü. Ferit gülerek Mercana doğru yaklaşıyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Sanat Aşk İçindir
General FictionAşk en çok ondayken güzel duruyordu, sevgi en çok ona yakışıyordu ve elleri sadece onunkilerle ısınıyordu. "Aşkı tanımlamaya çalışan nice şair nice yazar gelip geçti dünyadan. Şimdi düşününce, keşke seni tanısalardı diyorum" 10/05/2020🍀