29. Bölüm

5.7K 408 199
                                    

Açelya doktorlar ile beraber sarayın bahçesinde bulduğumuz mutasyona uğramış olan Ceran'ı inceliyorlardı.  Verdikleri ilk rapora göre bu yaratık, doğada kendi kendine mutasyona uğramamış ve laboratuvar ortamında yapılmıştı.

Karşımdaki askere hızlı bir atak yaptığımda, kendime kızıyordum.

Nasıl olmuştu da işler buraya gelmişti, her seferinde bizim bir adım önümüze geçiyorlardı.

Yere serildiğim an düşüncelerimden kurtuldum. Asker kalkmama yardım ederken düz bir ifade ile konuşmuştu.

"Efendim, dikkatinizi toplamanız gerek."

"Ay nasıl da anladın dikkatimin yerinde olmadığını?! " Sinirle askere çıkıştığımda kafasını yere eğmiş ve tek kelime etmemişti. Tamam belki gereksiz bir azarlamaydı ama sinirliydim.

Oğuz'a sinirliydim, en fazla da kendime sinirlenmiştim. Nasıl kanmıştım bu yalana? Oğuz'a büyü yapıldığını düşünüyordum ama ya değilse. Ya her şey planlandıysa? Mühür o kadar güvenilir değilse? Ya da aşık olduğum ve mühür ile bağlandığım insan iyi biri olmak zorunda değilse?

Ellerimdeki bandajları hırsla çıkarmış ve çıkışa doğru ilerliyordum. Kontrol etmem gereken bir çok şey vardı. Ve tek başıma bunları üstlenmek beni yoruyordu.

Yine de şikayet etmeye hakkım yoktu benim. Küçüklüğümden beri bunun için yetiştirildim. Fiziksel ve mental olarak bunun için yetiştirildim.

Kapıyı açtığımda karşıdan gelen Lui ile karşılaştım. Gözlerimi devirdim. Yine yanımda olduğunu ve sakin olmamı, her şeyin düzeleceğini söyleyecekti. Son zamanlarda ondan da soğumuştum. Davranışları bana Oğuz'u anımsatıyordu ve bu da beni sinirlendiren bir diğer etmendi.

Onu görmezden gelerek yanından geçip gideceğimde kolumdan tutulmuştum.

"Yine dikkatin yerinde değil, değil mi?"

"Evet öyle, şimdi bırak beni, yapmam gereken işler var."

"Sadece sakin olmanı sağlamaya çalışıyorum. Farkında değilsin ama bu şekilde amacına ulaşamazsın." Kolumu hızlıca çekerek ondan kurtulduğumda sinirle ona baktım.

Çünkü baktığımda nefret ettiğim yüz gözümün önüne geliyordu adeta.

"Bu seni ne ilgilendirir? Bir köylü çocuğundan başka bir şey değilsin. Hemen birinin dolduruşuna gelmiş ve sorgulamadan devletine sırt çevirdin.

Bana sakın bir daha akıl vermeye kalkma!" Cevap vermemişti onun yerine alayla bakmıştı bana. Gergin olan sinirlerimi daha da geriyordu. Düşünmeden yumruğumu yüzüne götürdüm. Ama kolay bir şekilde kaçmıştı.

"Gördün mü? Ne kadar çalışırsan çalış, sinirini kontrol edemezsen savaşamazsın." Havaya attığım yumruk ile dengem biraz bozulsa da hızlıca toparlandım.

Lui'yi arkamda bırakarak saraya girmiştim. Kendini ne sanıyorduda bana akıl veriyordu?!

"Gece, bende seni arıyordum."

"Efendim abi? Gelişme mi var?"

"Evet, ajanlarımızdan biri bir sonraki baskın yerlerini öğrenmiş, orada onları kapana kıstırabiliriz."

Sonunda güzel bir haber duyabilmiştim.

* * *

Son kontrolleri yapmıştık ve son toplantıyı da yapmıştık konsey ile. Üzerime giydiğim vücuduma yapışan giysinin üzerine pelerin giyecektim. Kolumda bacağımda ve belli yerlerde silahlarım vardı.

Element KrallığıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin