19. Bölüm

7.3K 601 74
                                    

Sarayın özel uçak pistine iniş yaptık. Gerçekten heyecanlıydım. Burada en son hiç iyi olmayan yollar ile kaçmıştım.

Gerçi bundan kimsenin şikayetçi olduğunu sanmıyordum. Özel Meclis el birliği ile beni ikna etmiş ve göndermişlerdi. Kapının girişinde neredeyse herkes vardı. Ama dikkatimi sadece Oğuz ve Açelya çekmişti, ikisinin de üzerinde sarayda giydiğimiz özel kıyafetler vardı. Sanırım dünyayı bu yönden fazlasıyla özleyecektim. Uçağın kapısı açıldı ve aşağıya indim.

Hani olur ya evinizden uzak bir yere gidersiniz uzun bir süre başka yerde yaşarsınız ama evinize döndüğünüz an bir oh çekersiniz. Tam olarak bu duyguyu hissediyordum.  İçime derin bir nefes aldım ve gözlerimi kapattım. Dudaklarım yukarı doğru kıvrılmıştı. Ne kadar böyle kaldım bilmiyorum. Ama bir çift kol beni sardığında transtan çıkmıştım.

Gözlerimi açtım ve sarılan bedene karşılık olarak bende sarıldım. Tabii kide bu Oğuz'dan başkası değildi. Seni özledim diye geçirdim aklımdan. Ne zihnimden ne de sesli olarak cevap verdi. Sadece daha sıkı sarılıp kafasını boynuma gömdü. Ondan ayrıldığımda ilk gözüme çarpan kişi Açelya olmuştu. Saray giysilerinden nefret ettiğini biliyordum ve her ne kadar mutlu olsada bu anlaşılıyordu.

Ona da gülümsedim ve sıkıca sarıldım.

"Çok korkuttun beni." Fısıltı gibi bir sesle bunu söyledi.

"Ah ben daha çok korktum emin ol."

"Bir an hiç bir plan yapamadım, hiç bir şey bilmiyordum, ne yapacağımı şaşırmıstım." Benden ayrıldı ama hala kolları belimde bana bakıyordu. "Demek siz hep böylesiniz. Durumunuz içler acısı prenses." Son cümleyi gülerek söylemişti. Bende gülerek şakasına koluna vurdum.

Görüş alanıma saray çalışanları, meclis üyeleri girdiğinde kendimi bir farklı hissettim. Ama hepsinin gözünde aynı ifade vardı. Hepsi mutluluk ve umut dolu bakışlar ile bana bakıyordu. Sonra bir anda biri beni kolları arasına aldı.

"Küçük meleğim, tehlikeye girme demedim mi ben sana?" Bu kişi saraydaki beni yetiştiren benimle oynayan hem dadım hemde ikinci ablam gibiydi.

"Çok özledim seni." Bir anda bacağıma dolanan kollarla şaşkınlıkla aşağıya doğru baktım. Bu minik Selon'du. Dadım, Anka'nın, küçük kızıydı.

"Hayal perisi, bana oyuncak getirdin mi?" Ah doğru nereye gidersem gideyim ona oyuncak getirirdim. Tabii çocuk alışmıştı bu duruma.

Yere çömelip onun boyuna eğildim. "Bu sefer tek ben varım yetmez mi ufaklık? Beni özlemedin mi yoksa?" Anında kollarını boynuma dolamıştı.

"Seni özledim hayal perisi." Bana hep hayal perisi derdi. Çünkü henüz ufak bir çocukken bir baloya katılacaktık ve elbiselerinden en güzelini giymek istiyordu. Ama heyecanından olsa gerek elbiseyi yırtmıştı.

O kadar çok ağlamıştı ki, dayanamamış ve elbisenin aynısından bulmaya çalışmıştım. Bu gerçekten zordu. Bazen giysi diken periler huysuz olabiliyorlardı. Gün boyu ağladığı için yorgun düşüp uyuya kalmıştı. Bende elbiseyi odasında olması gereken yere koyup çıkmıştım.

Hala çok iyi hatırlıyorum ufak ellerinde elbise ile koşarak yanımıza gelmiş ve bize gösteriyordu. Sonradan özel gücü olan psikometri gücünü kullanarak onu benim bıraktığımı öğrenmişti. Hayalini gerçekleştirdiğim için bana bunu diyordu.

"Beni unutmamana sevindim ufaklık."

"Nasıl unuturum?! Gücüm yüzünden senden kurtulamıyorum ki?" Artık birbirimize bakıyorduk ve benim yüz ifadem şaşkınlık ve hayret ile dolmuştu. Ufak arkadaşımdan bu sözleri beklemiyordum.

Element KrallığıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin