"Açelya bak emin misin? Muhafızlar burada olmalı." Fısıltı ile gergince konuşmuştum. Ne mi yapıyorduk? Tabii ki şu çılgınca planı.
"Bulut onları oyalıyor. Ama yapamazsa yine de senin gücün var." Bana doğru döndü ve kollarımın ikisini de tutup gözlerimin içine baktı. "Bak biliyorum endişelisin ama bunu yapmalıyız. Zafere giden yolu uzatırsan mağlubiyete yaklaşırsın. Anlıyorsun beni değil mi?" Bıkkın bir halde kafamı salladım. Haklıydı, biraz risk almamız gerekiyordu.
Sessizce duvarın kenarından bakmaya çalıştı. "İşte şimdi bittik!"
"Açelya ne oluyor? Söylesene!" Tıslar gibi bir ses çıkarmıştım. Tamam bu çok kötüydü. Bir daha asla böyle konuşmamalıyım.
"Meclis Başkanı merdivenlerin orada aşağıya iniyor!" Bak bu büyük bir sorundu işte.
Açelya'yı çektim ve ben bakmaya çalıştım. Gerçekten de oydu. Bulunduğum yerden sadece dizlerine kadar gözüküyordu. Aşağıya indikçe bedeninin geri kalanı da gözlerimin önüne geliyordu. Endişe ile bakarken ikinci bir gölge daha düştü. Gözlerim şaşkınlık ile sonuna kadar açılmıştı.
Bu Oğuz'un sesiydi. Meclis Başkanına acil bir şey için çağrıldığını söylüyordu. Yaklaşık 10 dakika sonunda başkan yukarıya doğru çıkmıştı. Sonra ise gözlerim Oğuz ile kesişmişti. Bizim olduğumuz tarafa doğru geliyordu.
Duvardan geri çekildim ve gelmesini bekledim. Açelya bana endişe ile bakıyordu. Ona sorun yok anlamında kafamı salladım ve biraz tebessüm ettim.
Oğuz'un gelmesi ile Açelya da rahatlamıştı.
Oğuz bize kızgın bir surat ile bakıyordu."Zihninizi okumasam hiç bana söylemeyeceksiniz yani?"
"Sanki izin verecekmiş gibi konuşma Oğuz. Seni plana dahil etsek Lui'nin ölmesi gerektiğini falan söylerdin ve izin vermezdin."
"Haksız sayılmam ama. O şerefsiz Gece'nin zarar görmesine yardım ediyordu." Oğuz fikirleri beni de sinirlendirmişti ve gerginliğin daha da büyümesini sağlamıştım.
"Lui aynı zamanda bizi de kurtardı Oğuz, hatırlatmamı ister misin?"
"Eminim kafalarında bir şey vardır. Yoksa neden sana bir anda iyi davransın ki?"
"Oğuz, anlattım sana hem mutlaka zihnimde görmüşsündür onun kafası büyülü olsa da benimki değil!"
"Bak kendin de söyledin bizi kandırıyor olabilir." Kaşlarım çatılmış bir şekilde Oğuz'u anlamaya çalışarak gözlerine baktım.
Normalde beni korumaya çalışırken bile bu kadar inatçı davranmazdı. Ona ne oluyordu? Gözleri... Bana her zamanki gibi bakan Oğuz değildi.
Sonunda rahatsız olduğuma anlamış olacak ki daha sakin bir yüz ifadesi ile kollarımdan tutmuş ve gözlerimin en derin noktasına bakmıştı.
Bir dakika! Neden her zaman ki gibi olmadı. Bana böyle baktığı zaman hep sakinleşir ve kendimi güvende hissederdim. Neden böyle olmamıştı. Paniğe kapılmak için bu sebep pek iyi değil, değil mi?
Ah Gece! Şimdi bunların zamanı değil. Tekrar kendime gelmeye çalışarak Oğuz'a baktım.
"Bak Gece biliyorum size yardım ettiği için iyi olduğunu düşünüyorsun ama içimde tuhaf bir his var ve kötü şeyler olacak gibi hissediyorum." Ah işte bu benim tanıdığım Oğuz'du. Sanırım o sırada görmediğim bir huyunu görmüştüm. Herneyse bunu düşünmemem lazım, şu an önemli olan tek şey plandı.
"Az önce bana ne oldu bilmiyorum Gece. Bir anda oldu." Ellerimi tutmuş ve az önce ki karakterine uzak davranan adamın o olmadığını söyleyip duruyordu. Bunun sırası olmadığını ve kafama takmadığımı söyledim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Element Krallığı
Science Fiction81 milyon alem vardır. Biz sadece belli başlı olanları biliriz. Melekler, insanlar, hayvanlar, bitkiler, cinler ve şeytanlar. Peki ya bilmediklerimiz... Normal bir kız olduğunu düşünen Gece'nin macerasına kulak vermeye ne dersiniz? Kapak tasarımı: @...