Ne kadar süre o halde kaldığımızı bilmiyordum. Ama karnımdan gelen ses benim aç olduğumu söylüyordu her ne kadar beynim aynı şeyi söylemesede. Sonuç olarak ablamın yoğun ısrarları ile yemek odasına doğru yol almaya başladık.
🔹🔹🔹
Yemekten sonra Açelya ile bahçede yürüyorduk. Kimse henüz ne olduğu hakkında tek kelime etmemişti. Bende üstelemek istememiştim.
Bahçede ilerlerken oturma alanlarının birinde Oğuz'u tek başında otururken gördüm ama kaşları çatılmış bir noktaya bakıyordu. Ya düşünüyordu ya da birinin zihninin içindeydi. En azından eski Oğuz bu tip bir durumda iki olaydan birinin içinde olurdu. Yürümeyi kesmiş sadece onu izliyordum.
Elim istemsizce mührüme doğru gitti. Bugün gözle görülür olmasada azıcık bir solukluk vardı mührümde. Bunu birine sorsan bu değişikliği fark etmezdi ama hissediyordum ben, normaline göre daha soluk ve soğuktu.
Bir süre daha izledim onu sonra aniden kafasını bana çevirdi tam bir adım atıp ağzımı açmışken. Bakışlarını benden çekmiş ve saraya doğru ilerlemeye başlamıştı. O soğuk ve hissiz başlıklarını.
Ne oluyordu?
Bilmiyorum.
Sorun neydi?
Bilmiyorum.
Değişen o muydu yoksa ben miydim?
Ah kahretsin bilmiyorum! İçinde olduğum durum zaten zor olduğu yetmezmiş gibi Oğuz'un yokluğu omzumlarımda ki taşlara bir yenisini ekliyordu.
Omuzum da Açelya'nın elini hissettim ve aklımdaki en azından cevaplayabileceği soruyu sordum.
"O gece ne oldu?"
"Öğrenmek istediğine emin misin?"
"Evet, sadece her şeyi eksiksiz anlat." Adımlarımı az önce Oğuz'un oturduğu yere doğru çevirdim. Oraya vardık ve oturduk. Açelya anlatmak istiyordu ama biraz tedirgindi.
"Açelya?"
"Ah tamam. Bir süre odaya baktıktan sonra kafan eğik bir şekilde dizlerinin üzerine çöktün. Ve dizlerin yere değdiği an etrafında bir ateş çeperi oluşturdun önce Bulut sana yaklaşmak istedi çünkü acı hissi yoktu ve yaraları çabuk iyileşiyordu ama ateş onun iyileşmesini zorlaştırırdı hatta tam kolu içine girdiğinde onu tuttum ve geri çektim.
Ve şey Başkan da endişelendi ve muhafızları doktorları herkesi çağırdı. Bulut'dan sonra o çeperin yanına yaklaşmaya çalışanları yaklaştırmadın ama hiç bir şey de yapmıyordun alev almış bir kürenin içinde gibiydin ve kaynak sendin." Bir an duraksadı ve gözlerime baktı. "Her şeyi anlat demiştin değil mi?" Hızlıca kafamı salladım ve o da devam etti.
"Pekala senin canını yakmadan yanına yaklaşabilecek tek kişi Oğuz'du. Biliyorsun ateşi söndürmeye çalışırsak sana zarar gelebilirdi. Ama şey... " Bir nefes aldı ve gözlerini sıkıca yumup geri açtı. Daha sonra ise gözlerimin içine baktı.
"Yardım etmedi. Sadece senin değiştiğini ve eski sen olana kadar sana yardım etmeyeceğini söyleyip gitti. Gerçekten tam olarak saçmaladı Gece. İnan bana sende hiç bir değişiklik olmadı, doğru olanı yapıyorsun. Aksine eskisine göre çok, daha da çok güçlendin. Lütfen onun dediği saçmalıklara inanma."
Kafamı eğdim. Gözlerim sulanmıştı, ne yapmıştım? Onu bile bilmiyordum.
"Hey kızım, ne dedim sana? Onu umursama sadece saçmalıyor. Her şey-"
"Açelya, lütfen dur. Biliyorsun mühürden dolayı kalbime en yakın kişi o. Ve Oğuz diyorsa bir şey, bir hata yapmış olmalıyım."
"Ama-"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Element Krallığı
Science Fiction81 milyon alem vardır. Biz sadece belli başlı olanları biliriz. Melekler, insanlar, hayvanlar, bitkiler, cinler ve şeytanlar. Peki ya bilmediklerimiz... Normal bir kız olduğunu düşünen Gece'nin macerasına kulak vermeye ne dersiniz? Kapak tasarımı: @...