Selam sevgili okuyucularım!
Biliyorsunuz normalde buraya yazmam ama sözümü tutamadım ve yeni bölüm atamadım. Bunun için büyük bir utanç duyuyorum.
Ve umuyorum ki bu bölüm sizin beklemenize değmiştir. Ve lütfen kitabı unuttuysanız bir kaç bölüm okuyun veya baştan başlayın çünkü aklımda inanılmaz şeyler dönüyor.Ayrıca bu bölümü, yazmamda yardımcı olan ve bana ilham veren arkadaşım değil kardeşim olarak gördüğüm EsdeathOwO ' ya adıyorum.
"Majesteleri umarım bu toplanmamızın önemli bir sebebi vardır."
"Evet Meclis Başkanı burada toplanıyoruz çünkü esirimiz olan Louis Frances'in bizim stratejimizde önemli bir yeri olduğunu düşünüyorum."
"Siz ne diyorsunuz efendim bu-"
"Kes sesini!" Diğer meclis üyesinden biri konuştuğunda Meclis Başkanı adeta delirmişti. "Prenses sizin söylediklerinizi duyuyor musunuz? Bunun nasıl bir risk olduğunun farkında mısınız?!"
Başkan hızla yerinden kalkmış ve bana doğru bağırıyordu. Bu korkutucuydu ama beni korkutmadı. Onun aksine sakince konuşmaya devam ettim.
"Biliyorum güvenemezsiniz ama uzun zaman önce bana dediğinizi unuttunuz mu? -Zafere giden en kısa yolu kullanmamız gerekiyor-" Evet bu cümleyi yıllar önce babam söylemişti ve herkesin dilinde dolanır olmuştu.
Ben bunu söylediğimde öne atılmaya hazır olan vücudu geriye çekilmiş ve gözleri bana şaşkınca bakmıştı. Onun tepkisini ölçtükten sonra konuşmama devam ettim.
" Ve emin ol hepinizden daha çok önemsiyorum hükümdar olacağım ülkemi. Ve stratejimizde önemli olacağına eminim. Size söylemek istediğimi anladığınızı düşünüyorum. Louis Frances'in bırakılmasını ve savaşta benim yanımda savaşacak kişi olmasını öneriyorum." Herkes şaşırmış ve düşüncelere dalmıştı. Bu kadar düşünmekte haklılardı sonuçta bu iyi bir strateji iken bir o kadar da tehlikeli ve riskliydi.
Ama ben Açelya'ya güveniyordum ve onun hazırladığı ilaç kesinlikle işe yaramıştı. Lakin kimseye bundan bahsedemezdik çünkü bu yasaktı ve ne olursa olsun yasağı çiğnemem benim için de pek iyi olmazdı.
Kimseden ses çıkmıyordu. En sonunda üyelerden biri bir yandan sinirli bakışlar ile bana bakan başkana bakıp konuştu.
"Efendim bunun pek iyi bir fikir olduğunu düşünmüyorum. Her şeyi riske atamayız." Ondan cesaret alıp sekiz kişi daha ona onay vermişti. Benim ve başkan dışında kalan dört kişi ise benimle aynı fikirde olduğunu söylemişti.
Ama bu başkanın yüzünde oluşan sırıtma ve benim karşımdaki galibiyetinin sevincini yok etmeye yetmemişti. O an o kadar sinirlenmiştim ki ellerimi masanın altından sıkmaya başlamıştım.
Hayır, beni sinir eden fikrimin kabul edilmeyişi değil, başkanın karşımda takındığı küstah tavırdı.
Bir anda elimin üzerindeki başka bir el ile irkildim ve kafamı elime doğru çevirip fazladan olan elin kime ait olduğunu anlamaya çalıştım.
El abime aitti bana sakin olmamı söyleyen gözleri ile bakıyordu. Daha sonra sıktığım elimi açıp iç kısmını acıttığım için masaj yaptı. Derin bir nefes aldım ve masadaki üyelere baktım.
Onları ikna etmemin hiç bir yolu yoktu. Mecburen kendi emrimi vermek için taç takma törenini bekleyecektim.
Herkes yavaş yavaş odadan ayrılıyordu. Ben ise yenilgiyi kabul etmiş bir şekilde oturup bekliyordum. En son Başkan çıktı ve biz dördümüz oda da kaldık.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Element Krallığı
Science Fiction81 milyon alem vardır. Biz sadece belli başlı olanları biliriz. Melekler, insanlar, hayvanlar, bitkiler, cinler ve şeytanlar. Peki ya bilmediklerimiz... Normal bir kız olduğunu düşünen Gece'nin macerasına kulak vermeye ne dersiniz? Kapak tasarımı: @...