30. Bölüm

4.3K 324 118
                                    

Profilimde bulunan "IDOL'MÜ?!" tamamlandı. Okumadıysanız söyle bir gözden geçirebilirsiniz.

×××

Askerlerin çoğu gizlenmişti. Abim, Lui ve Açelya ile beraber bekliyorduk, gizlenmeyen askerler de vardı. Kimse konuşmuyordu. Hainlerin ölü bedenleri köy meydanında öylece duruyordu. Elimde silahla öylece bekliyordum.

Nefretim ve kızgınlığım üst seviyedeydi ve ben bu duygularımı dizginlemek istemiyordum. Lui hala salak gibi sakin olmamı, kendimi kontrol edemediğimi tekrarlamasına rağmen ben sakin olmak istemiyordum. Sakin olmaya çalışmıyordum bile böyle gayet iyi hissettiriyordu. Sanki sakinleşirsem gücüm azalacak gibiydi.

Bir anda nasıl olduğunu anlamadığım yüksek ihtimal kara büyü ile karşımızda bilerdiler. Gülümsedim, şu işi hızlıca bitirelim.

Bana yine gülümseyerek karşılık verdi Mesalina. Bunu sevmiyordum bana bakmasını ve karşı karşıya olmak istemiyordum onunla. Duygularım nefretten daha yoğun bir duyguydu. Nefret kelimesi hislerimin yanında bir iltifat bile olabilirdi.

"Bunu bekliyordum biliyor musun Gece, ama bu kadar erkenden cesaretlenip yapacağınızı beklemiyordum. Aferim kendini geliştirmişsin, korkak fare" Onun yüzündeki alaycı gülümseme büyürken benim gülümsemem gitmiş yerine dişlerimi sıkmaya başlamıştım.

"Sende yaşlanmışsın artık karşımda bir nineden farkın yok. Sadece lafta varsın, tek başına benim yanımda bir hiçsin."

"Kendini zeki mi zannediyorsun? Seni tek başıma alt ederim ama adil olmayan kraliyet anında beni öldürür yani istediğin gibi bir oyun değil bu. Bu oyunu kuran ve oynatan kişi benim. Sonu belli olan bir oyun bu. Ne diye iş birliği yapmıyorsun?" Yüzümde tekrardan bir  gülümseme belirdi, ağıma düşüyor ve dikkati dağılıyordu, istediğim gibi. Zaten eskiden de böyleydi bunun için daha iyi olamamıştı dikkati, çabuk dağıldığı için benim gerimdeydi hep.

"Kaybetsem bile en iyi şekilde kaybetmeyi ve ölmeliyim ancak bu şekilde halkıma olan borcu öderim." biz konuşurken çoktan askerler onların etrafını sarmıştı ve Mesalina dikkati bende olduğu için bunu fark etmemişti bile.

Konuşmaktan sıkılmıştım, savaş pozisyonuna gelip hızla ona koştum. O da bana doğru gelirken ustaca kolunun altından geçmiş ve bacağından tutarak onu yere düşürmeyi başarmıştım.

Bacağını tuttuğumda onun zıt elementi olan suyu verdim fakat güçlü bir enerji beni geriye itmişti. Bunu beklemiyordum, kara büyü de ilerlemiş olmalıydı. Hızlıca düştüğüm yerden kalktım ve ona doğru koştum o ise gülümseyerek bana bakıyordu. Daha da sinirlenmiştim. Koşmayı kestim ve elimi yere koyarak ona doğru ilerleyen büyük bir çukur oluşturdum.

O da çukurları dolduran ve bana doğru ilerleyen siyah dikitler oluşturuyordu. Çok hızlı geliyorlardı sağa doğru yuvarlandığımda son anda kurtulmuştum.

Başka bir hainin bana doğru koşması ile ona hızlı bir kaç ateş topu göndermiştim ve yere düştüğünde tekrar asıl hedefime odaklandım ama gözden kaybolmuştu. Lanet kadın nereye gitmişti?!

Bir süre bana saldıran diğer hainler ile dövüşmüştüm. Kimse bana saldırmıyorken çevreme baktım. Askerler iyi iş çıkarıyorlardı ve üstünlük bizde gibi gözüküyordu. Bu beni mutlu etmişti. Bir anda Açelya'nın bağırması ile ona baktım.

"Gece! Arkanda!" Arkama dönerken bir yandan da eğilmiştim. Ve zamanlama mükemmeldi çünkü o an Oğuz büyük bir ateşi bana doğru göndermişti.

Onu görmenin beni üzmesi gerekiyordu. Zaten üzülüyordum ama öfkem ondan daha baskındı.

Eğilmiş haldeyken elimi yere koymuş ve ona doğru ilerleyen büyük bir çatlak açmıştım. Ama çabucak kaçmıştı. O bana doğru gelirken bende ona doğru koşuyordum. Yakın dövüşte daha başarılıydım çünkü ona göre.

Element KrallığıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin