10. Bölüm

12.8K 861 313
                                    


Sizden saklanan bir şeyi duysanız tepkiniz ne olurdu? Böyle hayatınızı değiştirecek bir gerçek. Dünyanız başınıza yıkılır değil mi? Benimde aynen öyle oldu. Bir boşluğa düşmüş gibi hissettim kendimi. Kendimi oraya ait değil gibi hissettim. Yaşadığım, evim dediğim yer aslında bana yabancı bir yermiş gibi hissettim. Güvendiğim insanların bana gülerken benden bunları sakladıkları için belkide onlardan azıcık nefret ettim. Açıklaması çok zor bir sürü duyguyu aynı anda yaşadım.

Şimdi size o anları anlatayım. Ben o şekilde oturmuş açıklamalarını beklerken. Onlarda koltuklara oturdular.

Artık birisinin açıklama yapmasını bekliyordum ama herkes düşünüyordu. En sonunda Açelya göz yaşlarını silip tam bana anlatmaya başlayacakken onu susturdum.

"Ben senden duymak istemiyorum. Ben benim yüzüme sanki hiçbir şey yokmuş gibi davrananlardan duymak istiyorum." dedim diğerlerini ima ederek. Oğuz kaşlarını çatıp bana baktı. "Ben sizin tartıştığınız da zaten bir şeyler olduğunu anlamıştım. Ama eminim mantıklı bir açıklamanız olduğunu düşünmüştüm. Ama biliyor musun Açelya gelip bana benden bir şeyler sakladığınızı anlattı." dedim ona bakarak.

"Ben niye okuyamıyorum o anı?" diye sordu.

"Çünkü büyü yaptı." dedim. "Bence ben olsam ben sinirlenmeden hemen anlatırdım. Çünkü sinirlendikten sonra gözüm sizi görmeyebilir." dedim. Gerçekten sinirlenmeye başlıyordum ve pişman olmak istediğim şeyler de yapmak istemiyordum.

"Sen aslında hiç dünyada yaşamadın. Biz kendi alemimizde yaşıyorduk." dedi ablam.

"Ama bir gün bazı isyancılar olay çıkardı başlarda bu pek sorun değildi ama adaletle ceza alanlar onlara katıldı ve bu grup dahada büyüdü. Amaçları tahtı ele geçirmekti. Babam ve annem bundan dolayı öldü. Bir süre orada kaldık. Bizi ve özellikle seni öldürmek istiyorlardı çünkü sen 4 elementide kullanabiliyordun ve bu büyük bir güçtü.

Seni öldürmeye çalıştılar. Sonra dünyaya kaçmayı düşündük çünkü orada rahat bir şekilde güçlerini kullanamazlardı bu da bizi bulmalarını zorlaştırırdı." diye devam ettirdi abim.

"Tam kaçacağımız gün bir terslik oldu. Güneş abla ve Bulut geçitin olduğu yere gittiler ama biz giderken nasıl buldularasa buldular ve kaçmak zorunda kaldık." Açelya bunları dediğinde aklıma rüyam geldi. İlk gördüğüm rüya... Şaşırmış bir halde konuştum.

"Benim ilk gördüğüm rüya o gün müydü?" dedim yıkılmış bir halde.

"Evet, o rüyayı ben görmeni sağladım. Uyurken zihnine anıyı görmeni sağladım belki kendi kendine hatırlarsın diye." dedi Oğuz.

"O kız ben miydim?" dedim.

"Evet." dedi. Oğuz başını eğerek. O an o kadar öfkelendim ki. Ben gerçekten bir aptaldım. Resmen onu unutmaya çalışmış ve çok yanlış birini sevdiğimi düşünmüştüm. Ne kadar üzülmüş ve yıpranmıştım.

"Daha sonra biz seni önden yolladık zaten o zaman özel genini biliyorduk. Hızını kullanarak gitmiştin. Bizde onları oyalamıştık ve size zaman kazandırdık." diye devam etti Açelya.

"Peki büyükonuşu onu bilmiyordunuz galiba çünkü hayli şaşırmıştınız." diye bir tahmin yürüttüm.

"Evet onu gördüğümde zaten senin dahada güçlü ve özel olduğunu anladım çünkü bu güç sadece gücü fazla olanlarda olurdu ve neredeyse bin yıldır kimsede görülmedi." dedi abim bir çırpıda. "Dünyaya geldiğimizde ilk başlarda bizi hemen buldular. Bir çok yer değiştirdik Fildişi sahili, Fransa, Filipinler, Amerika, İngiltere, Güney Kore daha birçok yer. Bizim arkamızdan Oğuz ve Açelya'da gelmişti. Onların, bizim, senin aoran o kadar güçlüydü ki bizi kısa zamanda buluyorlardı. Biz idare ediyorduk ama senin aoran çok güçlüydü ve hemen bulunuyordun." diyede devam etti abim.

"En sonunda aklımıza bir fikir geldi. Bu fikir senin bulunmanı imkansızlaştırmasa da zorlaştırıyordu. Bu fikir senin hafızanı silmekti." dedi ablam."İşte bu şekilde oldu. Buraya geldiğimizde 16 yaşındaydın ama yaşına göre epey olgundun. Ve sana bunu teklif ettiğimizde kebul ettin. Bizim anlatıcaklarımız bu kadar. Sizin yanlız kalmanız gerekir." dedi beni ve Oğuz'u kast ederek. Oğuz ona minnetle bakarken abim ona abla sen napıyorsun bakışları attı.

Biz yanlız kaldığımızda ben ona bakıyordum. O ise başını eğmiş oturuyordu."Artık konuşmaya başlar mısın?" dedim sesimi soğuk ve tek tonda tutmaya çalışarak.

"Zihnini silmeden hemen önce yine bu şekilde yanlız kalmıştık. 18 yaşına kadar senin ile iletişime geçmemi istemedin ve Taranya da kalıp orayı yönetmemi istedin. Ben bunu kabul etmek istemedim ve karşı çıktım. Ama sen istediğin için kabul etmiştim. Daha sonra bana yine seni 3000 kere seviyorum dedin o an çok özel bişey oldu." ve kazağının yakasını indirdi. Tam köprücük kemiğinin orada bir kalp vardı. Tuhaf olan benimde aynı noktada aynı şekilden olmasıydı. Benim ki doğum lekesiydi ama onun ki neydi ki?

O sırada benim de elim doğum lekeme gitti. Konuşmaya devam etti.

"Sana kafede anlatamadığım şey buydu. Bizim toplumumuzda aralarında gerçek aşk olan kişilerin arasında böyle işaretler olur. Hatta bu işaret olmayan kişilerin çocukları bile olmaz. Zaten eğer işaret çıkmıyorsa o iki kişi birbirlerini gerçekten sevmiyorlardır. Ve evlenseler bile bu pek uzun sürmez. Bu işaret evlenme işaretidir yani bu işaret çıkınca evlenmiş olursun.

Bu işaret çıktığı anda ben o kadar mutlu olmuştum ki... Sende yaşaran gözlerine inat gülümsüyordu. Hatta o gün ateşi elime verdiğinde canımın yanmamasının sebebide buydu. Ne sen ne de ben güçlerimizi birbirimizin üzerinde kullanamayız. Belki şimdi bana kızacaksın ama o gün o an ikimizin ilk öpücüğü oldu..." dedi.

O sırada her şeyi hatırladım. Yaşadığım her şeyi tek tek hatırladım. En sonunda gözlerim kocaman olmuş bir biçimde fısıltıyla "Hatırladım." dedim. Bana ne dediğimi sorar gibi bakınca hızla ayağa kalktım ve gülerek "Hatırlıyorum." dedim.

"Gerçekten her şeyi hatırlıyor musun?" diye sordu. Kafamı evet anlamında sallayınca bana sarılıp çevresinde döndürdü. Ben şaşkınca bağırıp durmasını söylüyordum. Ama kahkahalar atmaya da devam ediyordum. O an öpüştüğümüz zaman aklıma gelince hafif kızardım. Utanmıştım çünkü. Başımı yavaşça aşağı eğdim eminim yüzümde pancar gibi olmuştu.

Oğuz niye böyle yaptığımı anladı. Ve çenemi tutup kaldırdı yüzünü hafifçe eğip "Biliyormusun o zamanda böyle utanmıştın." dedi ve tam yaklaşıp öpecekken içeri abimler girdi.

Anında Oğuz ile arama girip iki dakika yanlız bıraktık kıza ne yapıyorsun bakışları attı. Ve bana dönüp konuştu.

"Bağırıyordun sana birşey olduğunu sandık." dedi imalar dolu sesiyle.

"Kahkaha atıyordu Bulut. Yani sen girene kadar hiç sorun yoktu." dedi Açelya.

"Bizi affettin değil mi Gece biz gerçekten senin iyiliğin için böyle yapmıştık." dedi ablam.

"Yani affettim tabii çünkü az önce her şeyi tekrar hatırladım. Ona seviniyorduk." dedim.

"Gördük nasıl sevindiğinizi." diyerek homurdandı abim. Oğuz tam elimi tutacakken. Ona ne yapıyorsun bakışları atarak elimi tutmasına izin vermedim. O da benim ne yapmaya çalıştığımı anlamaya çalışıyordu.

"Seni affettiğimi söylemedim. Ben sen başka birini seviyorsun sanıyorken ne kadar ağladım biliyor musun? Senden kaçmaya sana belli etmemeye çalışmak ne kadar zordu biliyor musun? Kendimi yanlış bir şey yapıyormuş gibi hissettim. Hiç mi sızlamadı yüreğin?" dedim hafif gözlerim dolmuş bir biçimde.

Tam bana "Gece?" diyerek uzandığın da geri çekildim.

"Dokunma bana." dedim ve iyice dolan gözlerimle konuştum. "Bir süre konuşmayalım." dedim.

Ve gözlerimden yaşlar akarak orayı terk ettim.






Siz olsanız aynı anlayışı gösterir misiniz?

Gece, Oğuz'a kızmakla haklı mı?

Anlatılanlar mantıklı mı? (Bir bilimkurgu hikayesine göre.)

Umarım beğenmişsinizdir. Yazım hatalarım varsa özür dilerim.

İlerideki bölümlerde görüşmek üzere. 💫💫💫

Element KrallığıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin