Eve gitmeden önce Açelya'nın eşyalarını alıp ondan sonra oraya gittik.
Yatak tam benim yatağımın karşısına konmuştu. Ablam biz gelene kadar yorganını felan da ayarlanmıştı. Daha sonra biz eşyaları yerleştirme işine koyulduk. Önce çarşafları geçirdik. Daha sonra kutulardan bilgisayarını, hapörlör gibi teknolojik aletlerini çıkarttık. Kızın bir masa üstü bir dizüstü bilgisayarı vardı. Halbuki benim sadece dizüstü bilgisayarım vardı bende bilgisayarımı masadan kaldırıp Açelya'nınkini yerleştirdik. Bir sürü kitabı vardı. Hepside bilimle ilgili faydalı kitaplardı, romanları da hep klasiklerdendi.
"Sen ne sıkıcıymıssın ya?Ben senin elinde hep güzel kitaplar görmüştüm oysaki." dedim yüzümü buruşturarak.
"Benim ve seninde okumayı sevdiğin kitaplar şu iki kolinin içinde. Bunları sırf merak ettiğim için almıştım ki şu iki kitaptaki bilgilerin çoğu yanlış öyle olunca almayı bıraktım ama yinede kıyamıyorum kitapları atmaya." dedi bana gülümseyerek.
🔹🔹🔹
En sonunda yemek yemek için mola verdik. Sofrada ablam, ben ve Açelya sohbet ederken abim sessiz kalmayı tercih ediyordu. Ama eminim heyecanındandı çünkü benim abim diye söylemiyorum çok gevezedir.
Daha sonra yani yemekten sonra abimi bir kenera çektim.
"Bak abi artık aynı evdesiniz. Bul bir yolunu söyle şu kıza." dedim sitemler dolu bir sesimle.
"Öyle ha diyince olmuyor kızım." dedi.
"Bak abi ben senin kötülüğünü istermiyim. Sen niye konuş muyorsun ki?" diye sordum. Ama abim cevap vermek yerine gözlerini kaçırdı. Onun yerine Oğuz cevap verdi.
'Çünkü korkuyor.' dedi. Kaşımı çattım.
'Neyden korkuyor ki?'
'Karşılık alamamaktan onu kaybetmekten korkuyor. Siz kızlar pek bilmezsiniz ama bizim derdimizde bu. Şimdi uzaktan uzaktan seviyor ama daha sonra eğer karşılık almazsa ondan uzaklaşıcak ve bir daha onun gülmesini, sesini duyamayacak.' dedi sanki aynı derdi paylaşır gibi. 'Mesela ben...'
'Mesela sen?' diye sordum o da aynı korkuyu yaşamış mıydı?
'Hayır benim sevdiğim kız benden uzaklaşmadı. O da beni sevdi ama uzak kalmak zorunda kaldı. Ve şuan bir nefes kadar yakın olsam bile aramızda o kadar büyük bir dağ var ki.' dedi ağlamaklı bir sesle. Eminim o an ağlıyordu.
'Neredesin?' dedim.
'Sahilde ama gelme. Şuan müsait değilim.'
'Beni böyle görmeni istemiyorum demiyorda... İyi sen yanlız kal toparla kendini.' daha sonrada bir şey demedi. Gidip kalan işleri toparladık. Ama benim aklım hala ondaydı. Niye sürekli onu düşünüyordum. Onun sevdiği bir kız varken niye böyle davranıyorum ki? Kafamdan atmalıyım onu bu yanlış olur.
Bu halimi Açelya anladı ve ne olduğunu sordu. Bende anlattım. Bana hiç düşünmeden yanına git dedi.
Bende çıktım evden sahile vardığımda güneş batmak üzereydi. Biraz yürüdükten sonra oturduğu bankı buldum üzgün görünüyordu. Bende onu neşelendirmek için sanki hiç bu konuyu konuşmamış gibi arkasına gidip gözlerini kapattım. Direk elleri ellerime gitti.
Ama bunda bir sorun vardı. Gözleri... Gözleri çok ıslaktı. Ağlamış mıydı? Bunu fark eder etmez ellerimi gözünden çektim ve başımı eğip yüzüne baktım. Oda bana şaşırmış bakışlar attı.
O sırada yüzümüzün dip dibe olduğunu fark edemedim. Sadece anlamaya çalışarak gözlerine bakıyordum. Bakışları dudaklarıma indiğinde ve isteksiz olarak dudaklarını ıslattığında fazla yakın olduğumuzu fark edip geri çekildim ve yanına oturdum.
"Sana ne oldu. Cidden bu kadar üzüldün mü?" diye sordum. Gözlerinden hala yaşlar akıyor ve bana bakmamaya çalışıyordu. Ayağa kalktı bende kalktım. Ama bana bakımıyordu. Ağladığını görmemi istemiyordu. Göz kenarları kıpkırmızı olmuş beyaz teni iyice beyazlaşıp yanakları kızarmıştı. Bir süre öyle dikildik. Artık sıkılmış olacak ki bana dönüp ağzını açmıştı ki. Benden beklemediği bir şey yaptım. Aslında bende beklemiyordum kendimden ama o sırada düşünmeden hareket etmiştim.
Tam konuşacakken ellerimi beline doladım ve ona sarıldım boyum ona bi hayli kısa kaldığından başım göğsüne geliyordu.
"Konuşma madem bu kadar üzgünsün. Hatırlayınca ağlıyorsun. Anlatma bana bilmesem de olur. Ama biliyor musun çok şanslı bir kızmış çok seviyorsun onu belli." dedim. Sonra o da bana sarıldı bir süre öyle kaldık. O sırada benden beklenmeyen bir şey daha yaptım fazla düşünmüyordum çünkü.
"Sen üzülme ben seni 3000 kere seviyorum." dedim. Ben de o da şaşırmıştı. Bir an, bakın sadece bir an diyorum kalp atışları hızlandı.
Sonra beni bırakıp hala kurumamış gözlerine inat gülümseyerek konuştu.
"Hadi oturalım güneşin batışı en güzel burda izlenir." dedi bende ona gülümsedim ve banka oturduk. Kolunu omzuma attı aslında rahatsız olurdum ama o an bu çok normal geldi ve sesimi çıkarmadım. Bende başımı omzuna koydum. Hava kararmaya başladığında kalktık tek kelime etmemiştik ikimizde. Arabasına doğru yürüdük. O sürücü koltuğuna otururken ben yan koltuğa oturdum.
Evin önüne geldiğinde bir süre durdu. Daha sonra bana döndü.
"Teşekkür ederim. Hala alışamadım. Yaparım sanmıştım, o yanımdayken dayanırım sanmıştım ama olmadı. O bana sıcacık bakarken olmadı." dedi bir süre sustu.
"Önemli değil." dedim. Daha sonra vedalaşıp indim arabadan benim eve girmemi bekliyordu.
Arkamı dönüp eve doğru ilerledim. Gözlerim dolmuştu.Ne sanmıştım ki beni sevdiğini mi?Ah hiç sanmıyorum. O beni arkadaşı olarak görüyordu.
Ağlayarak eve girdim ve kimseye görünmeden odama girdim. Kapıyı kapattım. Ve kapıya yaslanıp eğilerek yere oturdum. Dayanamayıp ağzımdan bir hıçkırık çıktı. Ağlıyordum. Kimin için? Evet onun için. Kabul ediyorum kahretsin ki onu seviyordum.
Evet ben Gece Demir Oğuz Atalay'ın aşıktım. Ama geç kalmıştım.
Evet kısa bir bölüm〰️〰️〰️
Sizce Oğuz kimi seviyor?
Bulut Açelya'ya açılacak mı?
Yazım yanlışlarım varsa özür dilerim.
Umarım beğenirsiniz. Bir dahaki bölümde görüşmek üzere.💫💫💫
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Element Krallığı
Science Fiction81 milyon alem vardır. Biz sadece belli başlı olanları biliriz. Melekler, insanlar, hayvanlar, bitkiler, cinler ve şeytanlar. Peki ya bilmediklerimiz... Normal bir kız olduğunu düşünen Gece'nin macerasına kulak vermeye ne dersiniz? Kapak tasarımı: @...