Ufak müsabakamızın sonunda halkı nasıl kullandıklarını öğrenmiş olmuştum. Onlara yalan söylüyorlar ve kullanıyorlardı. Bu çok acı vericiydi, bu savaşta masum insanlar da ölecekti. Bir an önce bu savaşı galip olarak bitirmeliydim. Ölen halkımın sayısını en aza indirmeliydim.
Su yolunu kullanmadık ve ormanın içinden gitmeye karar verdik. Neden hala kimsenin gelip bizi almaya gelmediklerini merak ediyorum. Bunda kesinlikle bir şey vardı. Önde yürüyen Oğuz'un yanına iliştim. Kolunu tutup biraz çekiştirdim.
"Oğuz."
"Bilmiyorum güzelim. Bence de bu işte bir iş var." Ama daha sormadım ki.
"Ya Oğuz sevmiyorum ben böyle zihnimi her zaman okuyup durmanı. Normal zamanlarda yapma bunu."
"Peki güzelim. Ama ne yapayım senin zihnini okumak büyük bir hobim."
"Yani illa büyü yaptırcaz öyle mi?"
"Şşşhhht! Susun, bir ses duyuyorum." bunu duyunca ikimizde Açelya'ya döndük.
Çalılıklar kıpırdandı bu çalılık baya büyüktü ve içinden her şey çıkabilirdi. Ama bir aora hissetmiyordum.
Bir kaç daha hışırtıdan sonra çalılıktan çok ağır adımlarla çıkan bir suran vardı. Çok küçük ve tatlıydı.
Tanımlamam gerekirse; kedi yavrusu büyüklüğünde, biraz tombul,burun kısmı uzun ve kulaklarının ucuda yukarıya doğru uzanıyor. Ha bir de kuyruğu var o da içindeki duyguya göre renk değiştiriyordu.
Hemen gittim ve küçük tatlı şeyi elime aldım. Ölecek gibi duruyordu.
"Seni kim bu hala getirdi? Ne oldu sana?"
"Onlar bu hayvanları kara büyüler için enerjilerini emip kullanıyorlar. Büyük ihtimal o da oradan kaçtı. Bir kaç saate-"
"İyileştiremez miyiz?"
"Üzgünüm Gece."
Yine de gülümsedim ve elimdeki tatlı canlıyı sevdim. İniltiye benzer sesler çıkarıyordu. Çantamdan yiyebileceği bir şey çıkarıp ona verdim. Zorlukla yiyordu. Bir an bana bakıp gülümsediğini zannettim. Çok tatlıydı. Benim de sarayda bir suranım vardı kim bilir o nasıldı?
Yemek yedikten bir kaç dakika sonra yere yattı ve gözleri kapandı. Kendimi çok kötü hissettim. Suçu olmayan hayvanlara bile kötü davranıyorlardı. Elim hala üzerindeyken gözlerimi kapattım ve bir damla yaşın gözümden düşmesine izin verdim.
Açelya'nın omuzumdaki eli ile çömeldiğim yerden kalktım.
"Hadi devam edelim."
🔹🔹🔹
"Siktir git ya! Puştlar!"
"Oğuz susar mısın?"
"Ne yapayım Açelya? Herifler resmen bizimle oyun oynuyorlar. Birde not bırakmışlar." Evet buraya kadar gelmiştik ve kapının üzerinde bir not vardı. Üzerinde *Boş bir depoda isteğiniz kadar oynayın.* yazıyordu.
Gözlerim kocaman açıldı! Biri buraya geliyordu. O an Oğuz ile göz göze geldik. Büyük ihtimal o da hissetmişti. Sonra sağ omuzumda bir acı hissettim. Ufak bir iğne gibiydi. Yere yığılırken Oğuz'un haykırışı kulaklarıma doldu.
Bilincim gitmemişti sadece felç olmuştum. Diğerleri de benim gibi oldular. Sesim çıkmıyordu. Yüzüm yukarı doğru bakıyordu.
Bedenimin yanında bir erkek dikildi. Yere çömeldi ve çenemi eli ile tutup kendine doğru çevirdi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Element Krallığı
Science Fiction81 milyon alem vardır. Biz sadece belli başlı olanları biliriz. Melekler, insanlar, hayvanlar, bitkiler, cinler ve şeytanlar. Peki ya bilmediklerimiz... Normal bir kız olduğunu düşünen Gece'nin macerasına kulak vermeye ne dersiniz? Kapak tasarımı: @...