Toplantının devamında 3 gün kalan taç giyme töreni hakkında da konuşuldu. Sahiden unutmuştum. Taç giydikten sonra resmi olarak kraliçe olacaktım.
Toplantı sonunda abim nihayet kabul etmişti. Bu şekilde toplantıyı bitirmiştik.
Nerdeyse sabah oluyordu yapacak bir kaç işim vardı ama biraz erteleyebilirdim.
Bahçeye çıktım ve oradaki tepeye çıktım. Buradan gün doğumunu görebilirdim. Dahası kimse beni rahatsız edemezdi çünkü yalnız kalacağımız bir ortam olabilsin diye babam hiç kimsenin gelmeyeceği hakkında bir yasak koymuştu. Eğer kraliyet ailesinden biri buradaysa oraya başka biri çıkmıyordu. Bizim içimiz dolduğunda ya da tek başımıza düşünebilelim diye böyle bir şey yapmıştı. Tabii biz bazen bu kuralı gevşetiyorduk.
Tek başıma gün doğumunu izledim. Buraya ya ablamla ve abimle ya Açelya ile ya da Oğuz'la gelirdim. İlk kez tek başıma izliyordum. Hiç bu kadar dolmamıştım. Kafamı dizlerime gömdüm ve gözüme gelen yaşları durmaya zorlamadan akıttım. Aktı ama sanki her biri düştüğünde içimden bir sorunu da akıtıyordum.
Ablamı kaybetmem, insanların ölmesi, Oğuz'u kaybetmem... Daha bir kaç şey daha. Bunlar benim korkularımdı ve sanki ağlarken, her bir damla aktığında bunlar da gidiyordu.
Ne yapmalıydım? Oğuz'un açıklaması veya planı neydi? Cidden her şey düzelecek miydi? Hiç biri hakkında bir fikrim yoktu, hiç bir soruya cevap veremiyordum. Hatta sonuncusu için artık emin bile değildim.
Bildiğim tek şey ülkemi kurtaramasam bile kaçmadan burada ölmek istiyordum. En azından halkım için bunu yapmalıydım.
Düşüncelerimin arasından Açelya'nın seslenmesi ile sıyrıldım. Göz yaşlarım ile ıslanan yüzümü silip tekrar aşağıya indim.
Yanında bir muhafız vardı, bu benim yeni korumam olmalıydı. Önümde kraliyet selamını yaptı ve kendini tanıttı.
"Ben Puma majesteleri, kısa süreli korumanız benim."
"Elementin ne? Peki özel genin var mı?" O an merak ettiğim ilk soruyu sormuştum.
Esmer teni ve kahverengi saçları vardı. Gözleri iri vücuduna oranla daha küçük ve çekik duruyordu. Onu incelemeyi kesip cevabını dinlemeye odakladım kendimi.
"Toprak elementi, özel genim ise çok güçlü olmam bana ağır gelen hiç bir şey yok." Benim ile göz teması kurmadan direk olarak hızla konuşmuştu. Gözlerimi kısıp yüzünü bir kere daha inceledikten sonra hızlı adımlar ile saraya doğru ilerledim. Yapacak işlerim vardı ve yarın ablama veda edecektim ve Oğuz'un açıklamasını da çok merak ediyordum doğrusu.
Kendimi o kadar yorgun hissediyordum ki. Ama bu fiziksel bir yorgunluk değildi. Duygusal olarak çok yorulmuşum.
Arkamdan gelen adım sesleri sinirimi bozuyordu. En azından yok gibi olabilirdi ve bende kendimi yalnız gibi hissedebilirdim. Hızla arkamı döndüğümde o da durdu.
"Yok gibi olsan mesela? Daha iyi olmaz mı?"
"Emredersiniz efendim." Bulunduğum durum hiç olmayan sabrımı da zorlamış artık öfkemi veya stresimi gizleyemiyordum. Şimdi babamı daha iyi anlıyordum sanırım. Genelde stresli ve sinirli olurdu ve bizim yanımızdayken bunu gizlemeye çalışırdı. Annem ise onun aksine hep daha sakin ve pozitifti. Ah onları çok özlüyordum. Şimdi ablamda onların yanına gitmişti.
Gözlerim alev alev yanarken yürümek zordu. Gözümden yanağım boyunca bir damla düştükten onu hızla silip devamının gelmesine izin vermedim. Şuan ağlamak istediğim son şey olabilirdi.
***
"Yani diyorsun ki, Başkan onlar tarafından yönlendiriliyor ve Lui onlara ihanet ettiği için onu öldürmeyi istiyorlar?" Açelya Oğuz'un anlattıklarını hızlıca özet geçerken sadece düşünüyordum. Oğuz beni korumak için benden uzak kaldığını çünkü onların benim yanımda kimsenin kalmamasını yalnız ve çaresiz kalmamı istediklerini söylemişti. Bunu kaçırıldığım zaman bir şekilde onları dinleyerek öğrenmiş.
Düşünüyordum, acaba ablamı... o mu öldürmüştü? Tamam son zamanlarda Başkan tuhaftı, önceden anlayışlıydı ve herkesin fikrini dinler gözden geçirir ve ona göre hareket ederdi. Babamın en çok güvendiği kişiler arasındaydı. Anne ve babam öldüğünde bizi ilk teselli eden o olmuştu. Ve şu an ki davranışları benim tanıdığım kişiden epey uzaktı doğrusu.
Gözlerim bir noktada sabitleşmiş donuk bir şekilde duruyordum sadece.
"Benden uzak durmana bir şey demiyorum ama o kadar kırıcı olmak zorunda mıydın?" Evet her şeyi açıklamıştı ve bir şekilde kafama da yatmıştı anlattıkları. O benden uzak kalsa da yapabilirdim elbet ama sözleri, bakışları, davranışları öyle kötüydü ki. Rol yaparken beni bu kadar kırmak zorunda mıydı? Hızla yanıma geldi ve kafamı göğsüne yaslayıp saçlarımı okşadı.
"İnandırıcı olması gerekiyordu, senin acı çektiğini görmeleri gerekiyordu, bebeğim. Çok üzgünüm, sana bunu yaşattığım için. Geçecek sana söz veriyorum her şey eskisi gibi olacak."
Bebeğim? Tuhaf gelmişti kulağa. Sesi, bakışları, dokunuşları, sözleri hasret kaldığım adama ait değil gibiydi. Ama oydu işte! Okşuyordu saçlarımı, sarılıyordu sıkıca, öpüyordu narince okşadığı saçlarımı. Neden mührümün sıcaklığını hissedemiyordum? Sarılamıyordum ona ama hayalini kurmamış mıydım bu anın? Gece boyunca açıkladıktan sonra ona nasıl sarılacağımı, birbirimize sevdiğimizi söyleyeceğimizin hayalini kurmamış mıydım?
Yavaşça çektim ondan kendimi önce yüzüne baktım. Gözlerine, dudaklarına, burnuna, kaşlarına...Her zerresini inceledim. Gözlerim yavaşça aşağıya indi ve mührünün olduğu yerde biraz oyalandı. Onun ki solmuş gözüküyordu. Enerjisi çekilmiş gibiydi sanki, benim ki gibi...
Bunu Açelya' ya sorduğumda bir fark göremediğini söylemişti. Demek ki dışarıdan belli olmuyordu. Bir elimi onun, diğer elimi kendi mührüme dokundurdum. İkisi de soğuktu, ikisinde de his yok gibiydi.
"Soğuk." Ağızımdan fısıltı halinde dökülen bu sözcüğü sadece o duymuştu. Bakışlarımı tekrar gözlerine çıkardığımda bana soru sorar gibi bakıyordu.
"Mühürlerimiz soğuk ve soluklar. Neden böyle? Yok mu oluyorlar Oğuz?" Son cümlemde gözüm dolmuştu ve bir saniye bile geçmeden göz yaşlarım yer çekimine yenik düşmüştü. Kendimi tutamadan hıçkırarak ağlamaya başladım. Tekrar sıkıca sarıldı bana. Ağlamam biraz daha dindiğinde önce etrafa baktım, sadece ikimiz kalmıştık. Abim ve Açelya çoktan gitmişlerdi.
Elleri yüzüme çıkmıştı ve ona bakmamı sağlamıştı. Bir kaç saniyenin ardından masumca öpmüştü beni. Ama işe yaramamıştı hala aynı hissediyordum. Hislerim böyle dese de beynim ona aşık olduğunu söylüyordu tekrar ve tekrar. Hangisini dinleyecektim şimdi? Genelde tam tersi olması gerekmiyor muydu?
Gözlerine baktım tekrar, hadi ama Gece o Oğuz'du. Daima yanında olan kişiydi. Ondan şüpheleniyor muydum yani? Saçmalıktı tüm olanlar hem... açıklaması da mantıklıydı.
Uzun bir sessizlikten sonra tekrar konuştu.
"Hala seni seviyorum güzelim, eminim sana oynadığım oyun yüzündendi. Sen gerçek olduğunu düşündüğün için olmuş olmalı. Eski haline gelecektir. Şimdi geç kalmamalıyız biliyorsun." Evet ablama son defa veda etmem gerekiyordu.
Bölüm atmayı özlemişim yaa💕
Öncelikle nasılsınız???
Umarım kitabı kütüphaneden çıkarmayı planlamıyorsunuzdur...
👉Bölüm nasıldı? Teorileri alalııımm🤭
🙌Üzücü bir haberim var ne yazık ki... 😥
Benim sınavlarım başlayacak onun için bölüm yazmak içinde zamanım daha az olacak. Zaten Bölüm biriktirdiğimi söylemiştim size.
Onun için gelecek bölüm sezon finali olacak... Onu da bir hafta sonra atacağım
Hepinizi seviyorum kendinize iyi bakın canlarım 💜🌙
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Element Krallığı
Science Fiction81 milyon alem vardır. Biz sadece belli başlı olanları biliriz. Melekler, insanlar, hayvanlar, bitkiler, cinler ve şeytanlar. Peki ya bilmediklerimiz... Normal bir kız olduğunu düşünen Gece'nin macerasına kulak vermeye ne dersiniz? Kapak tasarımı: @...