Yerin en altında ve en kötü mahzeninde kalıyordu Mesalina. Keyfim yerindeydi ve bunu kimse bozamazdı.
Oğuz ile konuşmaya çalışsam da konuşmuyor hiç bir cevap vermiyor öylece yere bakıyordu. Sadece bana değil kimseye cevap vermiyordu. Belliydi tahmin doğruydu işte, o işe yaramaz kaltak Oğuz'a büyü yapmıştı.
Bunları düşünsem de ve Oğuz'a olan öfkem azalmıyordu. Hala ufak bir yanım onu sevsede. Öteki tarafım onunla zıt düşer biçimde nefret ediyordu ondan. Ve nefret sevgiden daha güçlü bir duyguydu sanırım.
Her şey bitmişti oyun sona eriyordu. Yarın Mesalina'nın idamı vardı. İleri gelen bilginler onun tüm gücünü almış ve en başta sadece benliğinde olan gücü kalmıştı. Mahzende kollarına ve ayaklarına bağlanan kelepçeler ile bu gücünü de kullanamıyordu.
Normalde idamdan önce mahkumların son isteği yerine getirilirdi ama Mesalina için bu da yoktu. O kadar insanı öldürdükten ve krallığı bu hale getirdikten sonra bu ceza ona hafif bile gelirdi.
Odanın kapısının tıklatılması ile kafamı kaldırıp o yöne baktım, gelen kişi Lui'ydi. Yüzünde yumuşak bir ifade ile yanıma pencerenin yanına geldi.
"Şuan için her şey yolunda gözüküyor. Ama Mesalina'nın tüm yoldaşlarınıda bulmalı ve tutuklamalıyız. Yoksa olası bir isyan tekrar görünür." Ona yorgun bakışlarımdan birini gönderdim.
"Sen-sen iyi misin?"
"Ha? Tabii iyiyim harikayım sonunda her şey bitti."
"Her an bayılacak gibi duruyorsun da." Bana endişe ile bakıyordu.
"Öyle mi? Sanırım öfkemi kullandım ve şimdi bundan dolayı yorgunum. Yani bilmiyorum, Oğuz'a hala öfkeliyim ve ondan nefret ediyorum. Kalbimin bir tarafı onun için çırpınıyor ama kalbimin diğer tarafı ve beynim ondan ölesiye nefret ediyorlar. Ne yapacağımı da bilemiyorum." Sonlara doğru gözlerim dolmuştu. Lui'nin bakışları tuhaflaştı. Hem sinirli hemde şefkatli gibiydi.
"Onunla konuşmayı denedin mi?"
"Elbette, ama cevap vermedi. Sanki robot gibi konuşmuyor, kimseye bakmıyor, yemek yemiyor. Mesalina ile ilgili konuştuğumuzda bile cevap vermiyor."
"Sanırım ilk düşündüğümüz gibi Mesalina'nın oyunuydu. Oğuz asla kötü olmamıştı." Lui bakışlarını çekmeden bunları demişti. Tepkimi ölçüyordu.
"Yine de nasıl güvenebilirim ki? Şuan da oyun oynuyor olabilir. Kahretsin ne yapacağımı bile bilmiyorum." Lui omuzuma elini koymuş destek olduğunu belli etmeye çalışmıştı. Aynı zamanda sıcacık gülümsüyordu.
"Yine de her şey düzelecek eminim Açelya bir şeyler bulur." Bende ona gülümsedim ve belkide yapmamam gereken bir şey yaptım. Nasıl tepki verirdi bilmiyorum.
Kollarımı sırtından geçirdim ve sıkıca sarıldım.
"İyi ki varsın Lui. Teşekkür ederim." Bir süre şaşkınlıkla elleri havada kaldı. Sonrasında bir elini sırtıma diğerini ise saçıma koydu.
"Ben teşekkür ederim. Bana doğru yolda olma şansı verdiğin için."
Kollarımı gevşetip Lui'den uzaklaşmak istedim. Fakat Lui sırtımdaki elini belime indirmiş ve beni durdurmuştu. Saçımda olan elini ise yanağıma getirdi. Şaşkınlıkla gözlerim büyüdü. Tahmin ettiğim şeyi mi yapacaktı?
"Gece... Çok güzelsin." Yüzüme doğru nefesini üflemişti. Nefesimi tutuyordum başka bir tepki veremiyordum o an çünkü bunu hiç beklemiyordum.
Bir süre bakışları yüzümde gezindi her ayrıntıma bakıyordu. Bir süre bakışları dudaklarımda oyalandı sonra tekrar gözlerime baktı. Dudağının kenarı yukarı kıvrıldı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Element Krallığı
Science Fiction81 milyon alem vardır. Biz sadece belli başlı olanları biliriz. Melekler, insanlar, hayvanlar, bitkiler, cinler ve şeytanlar. Peki ya bilmediklerimiz... Normal bir kız olduğunu düşünen Gece'nin macerasına kulak vermeye ne dersiniz? Kapak tasarımı: @...