Zorlukla yerimden kalkıp odanın içinde gezelemeye başladım. Bu benim için zordu her yanıma çiviler batıyor gibi acıyordu ama kendimi bırakmak istemiyordum.
Yaklaşık 4 gündür buradayım. Ümitlerim tükenmek üzere. Duvarda ki eskimiş saate baktım. Bebek bakıcım gelmek üzere olmalıydı. Çok dakikti beş dakika sonra burada olması gerekiyordu.
Oda ağır adımlar atarken beklemeye devam ettim, ettim ve ettim. On dakika geçmesine rağmen gelmemişti. Şaşırmıştım, benim katilim geç kalmazdı. Sanırım artık gerçekten bitmiştim. Elimden hiçbir şey gelmiyordu.
Bir on dakika daha sonra odanın kapısı bir anda açıldı. Oldukça tuhaf gözüküyordu. Sanırım o zaman benden büyük olduğuna inanırdım. Ah evet benden bir yaş büyüktü ama göstermiyordu.
Yemek tepsisi olan tekerlekli masa önündeydi ve nefes nefese gözüküyordu. Tanrım, keşke Oğuz'un gücü bende de olsaydı.
Endişe ile etrafına baktı sonra gözleri bir süre kamerada takılı kaldı. Ne yapıyordu bu?
Ben onu anlamsızca izlerken gözleri beni buldu. Ne yapıyorsun anlamında kafamı salladım. Yanıma geldi ve yemek tepsisini önüme koydu.
"Ha-hadi ye."
"Bana işkenceniz bitmedi bir de deliliğinizle mi uğraşıcam?"
"Sana ye dedim!" Sırtı kameraya doğruydu ve bana bakıyordu. Bana bağırırken bir yandan da tepsiyi işaret ediyordu. Ne yapıyordu anlamadım, güvenmeli miydim? Bak onu hiç bilmiyordum.
Mimiklerimi kontrol ederek tepsiye odaklandım. Neyi işaret ediyordu bu? Yavaşça ekmeği elime aldım ve bir parça kopardım. Tam ağzıma atarken tepside bir karartı fark ettim.
Tamam Gece mimiklerine hakim ol kızım. Sakın ol. Yavaşça yemeği yemeye koyuldum tepside ki kaseyi elime aldım ve karartının devamına bakmaya başladım. Bu karartı bir yazıydı.
"O ilacı değiştirdim. Gerçek ilaç seni öldürürken gücünü dışarı çıkartmaya yarıyor. Bunlar 14 günde oluyor. Senin 10 günün kaldı." Ama bu resmen benim aleyhime bir nottu. Neden bunu bana söylüyordu anlamamıştım? Ayrıca daha iki gün önce nefret ederken bir anda böyle yapmıştı onu da anlayamadım.
Tanrım ben mi salağım yoksa çevremdeki olaylar mi çok saçma? Yandan bir bakış atsam da yemeğime devam ettim. Ama aklımda tek soru vardı. Neden? Neden bunu yapıyordu? Ona güvenmeli miydim? Ayrıca gerçekten ilaçları değiştirmiş miydi?
Tamam bunlar bir sorudan fazla. Ama ne yapabilirdim ki? Yemek bittiğinde ilacı elime doğru aldım. Dikkatle baktığımda bunun beyaz bir şeker olduğunu fark ettim. İçimdeki gülme isteğini bastırmaya çalıştım.
Gerçekten buradan kurtulup savaşabilir miydim? İçimdeki umut kırıntıları tekrar canlanmaya başladı. Ama ona güvenmeli miydim ki? Bana yardım mı edecekti yoksa başka akıl oyunları mı oynuyordu benimle?
Bu sırada tepsiyi aldı ve odadan çıktı. Yatağın üzerine oturdum bacaklarımı karnıma doğru çekip kollarımı doladım.
Kameraya doğru bir süre baktım. Acaba beni kim izliyordu?
Bir kaç saat geçti. Ne kadar geçti bilmiyordum? Ama aynı pozisyonda uyuya kalmıştım. Kapının açılma sesi ile yerimden sıçradım. Lui gelmişti. Ertesi gün ne çabuk oldu, zaman kavramını da yitirmeye başladım. Ama tepsi yanında değildi.
Sessizce odaya girdi ve girmeden önce kapıdan dışarıyı kontrol etti. Ne halt oluyordu yine? Gözleri beni bulduğunda hemen yanıma geldi ve boynumdaki ipe uzandı. Ben ise kaşlarım çatılmış bir şekilde ona bakıyordum. Gözlerim kameraya takıldığında çalışmadığını fark ettim, ışığı yanmıyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Element Krallığı
Science Fiction81 milyon alem vardır. Biz sadece belli başlı olanları biliriz. Melekler, insanlar, hayvanlar, bitkiler, cinler ve şeytanlar. Peki ya bilmediklerimiz... Normal bir kız olduğunu düşünen Gece'nin macerasına kulak vermeye ne dersiniz? Kapak tasarımı: @...