26. Bölüm

5.3K 434 50
                                    

Gözümün önünden gittikleri an hızlı adımlarla salondan çıktım ve bağırmaya başladım.

"Muhafızlar nerde!?" Uzun koridorda ilerlerken bir grubun koşarken çıkardıkları ses kulağıma geldi. Sinirle dikildiğim yerde beklemeye başladım. Yanıma geldiklerinde önümde eğildiler.

"Efendim çok üzgünüz, kendimize geldiğimizde kullanılmayan salondaydık ve zaten hızlıca buraya geldik. Hiç bir şey hatırlamıyoruz" Bakışlarımı onların üzerinde gezdirdim. Sinirimden dişlerimin gıcırtısını duyuyor olmalılardı.

"Diğer gruplara da haber verin ve konukları bulup nasıl olduklarına bakın. Her hangi bir yerde tuhaf bir şey gördüğünüz an rapor edin. Ve her dakika sarayın çevresinde, içinde, her noktasında  nöbet tutun. Yabancı olan kimse girmesin." Başlarını eğip gittiklerinde yanımda kalan bir kaç görevliye sinirle baktım.

"Ne bekliyorsunuz, konuklarla ilgilenin! Hemen, şimdi!" Onlarda yanımdan uzaklaştığında abimlerin yanına ilerledim. Gözlerimden adeta ateş çıkıyordu, sinirimden her şeyi parçalamak istiyordum.

Nasıl bunu ön görmemiştim ben? Oğuz'daki tuhaflığın sebebinin bunun ile ilgili olduğunu anlamalıydım. Ah aptal kafam ah...

Koridorda ilerlerken Meclis Başkanı ile karşılaştım. Şimdi her şey daha anlamlı geliyordu. Oğuz ondan şüphelenmeyeyim diye Başkanı kullanmıştı. Şerefsiz piç...

Bana üzgün gözler ile bakıyordu, bende kendimi kötü hissediyordum. Haksız yere kırmıştım bir taranı.

"Çok üzgünüm Gece, size anlatamadım." şaşkınlıkla benim de gözlerim açıldı.

"Nasıl yani?"

"Aslında Oğuz'dan şüphelenmiştim. Bazen istem dışı hareketler sergiliyor ve düşünmeden davranıyordum. Size kendimi anlatmaya çalışsam da bir güç bana engel oluyordu sanki."

"Sizin bir hatanız yok sayın başkan. Ben bunu ön görmeliydim."

"Unutma ne olursa olsun bir ülkenin yöneticisi yıkılmamalı. Ancak sen yıkıldığın an onlar kazanabilir." Başımı olaylar biçimde salladım. Haklıydı elimde hala bir fırsat vardı. Hiç bir şey bitmiş değildi.

Başkan yanımdan işleri düzeltmek için ayrıldı. Çalışma odama doğru ilerledim. Orada haritalar, saldırı planları ve benzeri şeyler bulunuyordu. Bir sonraki darbeyi nereden vuracaklarını tahmin edebilirdim belki de. Bir sonraki planlarını bir öğrensem, her şey daha kolay olabilirdi benim için.

Aklıma bir anda Lui geldi. Bu karmaşa içinde onu tamamen unutmuştum. Başkan odama girdiğinde telefon ile görevliyi arıyordum.

"Mahkum Lui'yi serbest bırakın."

"Ama efendim kurulun onayı olmadan bunu yapamam." Gözlerim Başkana kaydı. Kurul olmasa bile benim ve onun onayı bile yetebilirdi bazı işler için.

Gözlerini kapadı ve onaylar biçimde kafasını salladı.

"Başkanın ve benim onayım var. Sence bu yeterli olur mu? Onu çalışma odama getirin!" Karşı taraftaki adam onaylar biçimde mırıltılar çıkarırken sertçe telefonu kapattım. Hırsla ayağa kalktım ama başıma giren ani ağrı ile elimi kafama götürdüm. Çatık kaşlarımın altındaki gözlerimi yumdum. Bu lanet şey ne zaman son bulacaktı.

"Fazla stresli ve sinirlisin, bu çok yanlış. Hala çok gençsin ve öğrenmen gereken ilk şey sakin olmak. Gerçi baban da bu konuda pek başarılı değildi ama bu senin de olmayacağın anlamına gelmiyor." Başkan konuştuğunda bakışlarımı ona çevirdim, fazlası ile sakin konuşuyordu. Duygularını iyi yönetiyor olmalıydı benim aksime.

Odamın kapısının çalınması ile gözlerimi oraya çevirdim. Seslenişim ile içeri girilmişti. Bu Lui'ydi, yanında bir de muhafızım vardı. Sert bakışlarını Lui'nin üzerinden çekmiyordu.

Lui ile göz göze gelmem ile yüzüme kocaman bir gülümseme yaydım. Onun sayesinde belki de bir sıfır öne bile geçebilirdik bu savaşta.

Yeni sezon geldii

Sizi çok beklettiğim için kusura bakmayın.

Okulum biraz yoğun olduğu için ve kişisel hayatımdan dolayı uygulamaya yazmak için pek sık giremedim.

Ama artık elimden gelenin en iyisini yapmaya çalışacağım.

BÖLÜM BİRAZ KISA BUNUN İÇİN AKŞAM BİR BÖLÜM DAHA GELECEK

Lütfen güzel yorumlarınızı ve oylarınızı benden eksik etmeyin. Kendinize iyi bakın💜

Yazım ve imla hatalarım varsa kusura bakmayın...

Element KrallığıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin