Bilgisayarın başında doğru büyüyü bulmaya çalışıyorduk. Allah'ım sen beni affet ama bu ne kadar boktan bir şeydi böyle. Bulmaca gibi yaa...
"Aaaaa! Sanırım buldum! Bu, değil mi?"
Bulduğumu düşündüğüm şeyi hızla Oğuz'a gösterdim.
"Bence bu! Hatta kesin bu! Aferim benim kadınıma!" bu sözlerine şımarıkça gülümsedim.
Hızla Açelya'nın yanına gittim. Oğuz ise bilgisayar başında bana komut verecekti.
"Eee şimdi ne yapıcaz?" durmuştuk durmasına ama ne yapacaktık.
"Burada uyandırılacak kişinin başı dışında ki yerleri bir örtü ile örtülmeli diyor." Hemen bir çarşaf aldım ve Açelya'nın üzerini dikkatle örttüm.
Ona ne yapmam gerektiğini sorar bir biçimde baktım."Şimdi uyuyan kişinin cinsiyetinde olan kişi şurada yazanı iki kulağına da fısıltı halinde söylemeli." bu kişi ben oluyordum.
Hemen bilgisayara baktım ve yazanı okudum.'Erosto yukana Erosto yukana. Dele unti el erosto yukana.'
Bir kaç kere aklımda kalsın diye tekrar ettim. Bu dil bizim atalarımızın diliydi. Artık pek kullanılmıyordu. Anlamı şuydu; Uyan güzel/yakışıklı uyan güzel/yakışıklı. Tüm gücün ile uyan güzel/yakışıklı.
Yavaşça yatağa ilerledim. Yatağın başında durdum. Yapabilirim diye geçirdim içimden ilk defa yapacaktım. Aynı hız ile sağ kulağına eğildim. Büyüyü söyledim. Aynı şeyi sol kulağına da yaptım.
Geri çekildiğinde bir şey olmadı. Tabii bu yalnızca 3 saniye sürdü. Daha sonra kontrolü kaybettim. Ağzımdan bu sözler çıkıyordu. Ama ses bana ait değil gibiydi. Hiçbir yerimi kontrol edemiyor parmağımı bile oynatamıyordum. Kesilmeksinin aynı sözleri söylüyordum.
Ayağım yerden kesilmeye başladı. Saçlarım yer çekimine karşı koymuş havada süzülüyordu. Aynı şey Açelya için de geçerliydi. Oğuz dehşet bir yüz ile bize bakıyordu.
Bir anda ellerimde havalandı. Büyüyü söyleyen ağzım artık bağırıyordu. Yüzüm tavana doğru çevrildi. Ellerim iki yanımda açıldı . Müthiş bir çığlık attım.
Daha sonra ise her şey bitti. Yere düştüm. Nefes nefese kalmıştım. Sonunda kontrol tekrar bana gelmişti. Oğuz yanıma geldi. Bana sarıldı ve başımı göğsüne yasladı.
Kafamı kaldırdım ve Açelya'ya baktım. O anda nefes nefese kalmış gibi hemen yerinden doğrudu ve çok derin nefesler aldı.
Yerden kalktığım gibi yatağa yanına geçtim ve ona sarıldım.
"Çok şükür sonunda uyandın. Çok endişeliydim. Sonunda..."
Nefes alışverişi düzene girince o da bana sarıldı ve rahatlamış bir ses ile konuştu.
"Sonunda beni uyandırdınız. Senin çok zeki olduğunu biliyordum. Ama bir an hiç uyanamayacağımı zannettim."
"Senin bilincin yerinde miydi?"
"Evet her konuştuğunuzu duyuyordum. Seslenmek istedim ama olmadı nefesim daraldı. Konuşmaya çalıştıkça üzerimde bir baskı hissettim. Siz gelmeden bir gün o şekilde yattım. Senin gittiğin günün gecesi geldiler..." Gözleri dolmuştu. Gözünün içine baktığımda çok yorgun olduğunu gördüm. Dinlenmesi gerekiyordu.
"Tamam canım biraz dinlen sonra anlatırsın ne olduğunu. Sana bir şeyler getiriyim acıkmış olmalısın."
Kafasını salladı. Bende yerimden kalktım. Oğuz peşimden geldi. Mutfağa geldiğimizde. Bir anda bana sıkıca sarıldı. Şaşırmıştım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Element Krallığı
Science Fiction81 milyon alem vardır. Biz sadece belli başlı olanları biliriz. Melekler, insanlar, hayvanlar, bitkiler, cinler ve şeytanlar. Peki ya bilmediklerimiz... Normal bir kız olduğunu düşünen Gece'nin macerasına kulak vermeye ne dersiniz? Kapak tasarımı: @...