Poison

590 30 0
                                    

Yer: Dünya | POV: Y/N

Bir kütüğün üzerinde oturup etrafı izliyordum. Yapacak bir işim yoktu ve çok sıkılmıştım. Octavia ile de konuşamazdım çünkü o Lincoln ile beraberdi. Octavia ile ne kadar yakınsak abisi Bellamy ile o kadar uzaktık.

Bir grubun avlanmak için hazırlandığını gördüm. Aralarında Bellamy'yi görmemenin verdiği rahatlıkta yanlarına koşup "Ben de geliyorum." dedim.

Sürekli Bellamy'nin yanında dolaşan biri "İyi olur, hem fazladan kişiye ihtiyaç var." dedi. Başımı sallayıp hazırlanmaya başladım.

Kapıdan çıkacakken birinin bize doğru koştuğunu duydum. Bu "Ben de sizinle geliyorum." diyen Bellamy'di.

Gözlerimi devirdim. "Artık bana ihtiyacınız kalmadı, en iyisi geri döneyim." dedim. Bellamy ile aynı ortamda bulunmak istemiyordum. Çünkü daha geçen gün çok saçma bir nedenden dolayı benimle tartışmıştı. Doğru ya o her zaman bana karşı böyleydi.

Arkamı dönüp geri gidecekken Monroe kolumdan tutup "Y/N bu sefer daha fazla avlanmamız gerek, yani daha fazla kişiye ihtiyacımız var. Senin de bizimle birlikte gelmen daha iyi olur." dedi.

Monroe böyle deyince ben de isteksizce "Peki." dedim ve yola koyulduk.

Grubun bir köşesinde ben diğer köşesinde Bellamy duruyordu. Onunla göz göze gelmek dahi istemiyordum. Göl tarafına geldik. Buralarda hayvanlar su içtikleri, otlandıkları için daha çok avlanabiliyorduk.

Hava çok sıkıcaktı. Yüzüme su çarpmak için göle yaklaştım. Çimlerin arasından bir ses duydum, tıslama sesi gibiydi. Yanlış duymuşumdur diye umursamadım. Sonra tekrar aynı tıslama sesini duydum. Aklıma geçen hafta yüzmek için göle geldiğimde gördüğüm yılan geldi. Gerçi o zaman hayal gördüğümü düşünmüştüm ama şuan emindim.

Şaşkınca çimlerin arasına bakarken Bellamy arkamdan "Ne oldu prenses, hayalet mi gördün?" diye alay etti.

Onun bu tavrı karşısında sabırlı olmaya çalıştım. "Burada bir yılan olduğuna eminim, tıslama sesleri duydum. Bence buradan gitmeliy-"

Bellamy'nin kahkahası sözümü kesti. "Sen sadece hayal görüyorsun. Buraya avlanmak için bir sürü kez geldim. Ne yılan gördüm ne de tıslama sesi duydum." dedi.

Çimlerden gelen hareketliliği göstererek "Orada bir şey var-" dedim ve bileğimde keskin bir acı hissettim...

POV: Bellamy

Y/N bir elini ağaca dayadı, iyi görünmüyordu. Yere düşecekken refleks olarak koşup onu kucakladım. Düşmeden önce eliyle tuttuğu yere baktım. Ayak bileğini bir şey ısırmış gibi görünüyordu, galiba onun da dediği gibi burada bir yılan vardı. Sakin olmaya çalışarak "Eğer bu bir yılansa zehrini almamız gerekecek. Bunu burada yapamayacağımıza göre daha fazla geç olmadan ben kampa geri döneceğim. Siz de elinizden geldiğince avlanmaya çalışın." dedim.

Finn yanımda belirip "Yanında birinin gelmesi iyi olur." dedi.

İstemeyerek de olsa "Tamam." dedim ve yola çıktık.

Önümüzde yaklaşık 1 saatlik yol vardı. Sürekli kucağımda baygın olarak yatan Y/N'ye bakıp küçük bir hareket bekliyordum. Ama her seferinde yüzüm asılarak yola devam ediyordum. Tekrar ona baktığımda bu sefer acıdan yüzünü buruşturduğunu gördüm. Yarı baygın bir halde "Bellamy?" dedi.

Saçlarını okşayarak "Merak etme ben buradayım. İyileşeceksin." dedim. Bunları duydu mu bilmiyorum ama tekrar bayılmıştı.

Neredeyse yarım saattir yürüyorduk. Yarasına baktığımda morarmış olduğunu gördüm. "Umarım geç kalmamışızdır." diyip duruyordum.

Finn bana dönüp "Eğer yorulduysan ben taşıyabilirim." dedi.

"Olmaz!" diye çıkıştım. Sonra fazla tepki gösterdiğimi farkederek sakince "Uh, yani ben böyle iyiyim sağ ol." dedim.

Akşam olmaya başlamıştı, kampa yaklaşıyor olmalıydık. Dinlenmek istemiyordum, yorulmamıştım bile ama eğer 2 dakika bile beklesem ölecekmiş gibi geliyordu. Onun adına çok endişeliydim. Arkadaş bile değildik. Hatta ona kaba davranıyordum, daha geçen gün saçma bir olaydan dolayı tartışma başlatmıştım. Ama şimdi onu kaybedeceğim hissine kapılarak benim gözümdeki yerini daha iyi anlamaya başlamıştım.

Sonunda kamp göründü. Adımlarımı hızlandırdım. Kampa girdiğimde bizi gören Clarke koşarak yanımıza geldi ve birkaç kişiye sedye getirmesini söyledi. Hemen ayaküstü Y/N'nin yarasına baktı ve "Endişelenecek bir şey yok. Hemen müdahale edersem 2-3 güne iyileşir." dedi.

Başımı salladım. Yanımızda Y/N'yi sedyeye koymamı bekleyenleri umursamadan kızı revire götürdüm. Arkamdan bize yetişmeye çalışan Clarke boş bir yatak gösterdi. Nazikçe Y/N'yi yatağa yatırdım ve ben de onun yanına oturdum.

Clarke birkaç tıbbi müdahale yaptı. Sonunda "Tamamdır, o kısa sürede iyileşecek." dedi. Y/N'nin elini tutan elimi gözüyle göstererek "Şimdi tek yapmamız gereken onun rahatça dinlenmesini sağlamak." dedi.

"U-uh doğru. Ama o gözünü açana kadar yanından ayrılmayacağım sanırım." dedim.

Clarke "Peki, sen bilirsin. Bir şey olursa dışarıdayım." dedi. O çıkarken başımı salladım. Y/N'nin yüzüne bakıp uyanmasını beklerken uyuyakalmıştım.

"Bellamy?" diye bir ses duydum ve hemen gözlerimi açtım. Uyandığını görünce sevindim ama gözümün dolduğunu hissettim ve "Hey..." dedim. "Senin öldüğünü sandım. Sana yılan konusunda inanmadığım için özür dilerim" dedim.

"Bell, hiç önemli değil. Ben iyiyim. Sadece bir ısırık." dedi ve gülmeye başladı. Onun elini tutan elimi göstererek "Elimi sevmişe benziyorsun." dedi. Utanarak başımı çevirdim. "Beni buraya nasıl getirdiniz? Kamp alanından neredeyse 1 saat uzaklıktaydık." dedi. Bir şey diyemedim. Y/N şaşkın bir halde benden cevap bekliyordu. "Yoksa..." dedi ve kaşlarını kaldırdı. "Sakın onca yolu bu sıcakta beni kucağında taşıyarak geldiğini söyleme."

"Eh biraz öyle olmuş olabilir" dedim.

"Bellamy ciddi olamazsın" dedi kafası karışmış bir halde.

"Ne yani ölmene izin mi verseydim?" dedim.

Y/N gülümsüyordu. "Teşekkür ederim o zaman." dedi ve elimi sıktı.

Utanarak "Buna değersin." dedim.

Gülüşü çok güzeldi. Dayanamayıp bir anda onu öptüm. " 'Hayalet' yılanlardan korkmuyor musun?" dedi kıkırdayarak. "Umrumda değil." dedim ve onu tekrar öptüm.

"Seni seviyorum" dedi o harika gülüşüyle.

"Ben de seni seviyorum" dedim ve ona sımsıkı sarıldım.

the 100 | bellamy x okuyucu one shotsWhere stories live. Discover now