Asshole

449 17 4
                                    

Yer: Dünya | POV: Y/N

"Al bakalım."

Üç silahın ağırlığı kollarıma düştü. Bellamy silahları kollarıma bıraktıktan sonra dönüp gitti. Hepsini düşmeden tutabildim.

"Pislik!" Ona doğru bağırdım ama zaten işitme menzilinin dışındaydı ve beni duymadı. Bana karşı sürekli kaba davranışlarından bıkmıştım. İkimizin başbaşa gittiği av gezisinden sonra o benim için kesinlikle bir pislikti.

Bir silahı aldım ve geri kalanını Bellamy'den biraz daha fazla güçle Murphy'nin kollarına attım. Şaşkınlıkla nefes nefese kaldı ama başka bir zavallı adamın üzerine atmasının uzun sürmeyeceğinden emindim.

Bellamy'nin önderliğinde ormana doğru yürümeye başladık. Sadık takipçileri geçen haftaki avlanma zaferi hakkında Bellamy'nin söylediklerine seviniyorlardı.

"İlk atışta ikisini de aldım."

Sesli bir şekilde gülünce herkes bana değişik bir şekilde baktı. Bellamy bakışlarıyla beni onurlandıran son kişiydi. Bütün grup ayağa kalkmıştı. "Bu komik olan ne, Y/N?"

"Hiçbir şey." dedim. "Sadece böylesine gerçek olmayan bir olayı ne kadar dramatik hale getirebildiğini görünce komik geldi."

Tabii ki Sterlin Bellamy'yi savunmaya çalıştı. "Nereden biliyorsun? Orada bile değildin." dedi.

Bellamy'nin gözleri kısa bir süre için benimkiyle kilitlendi. Bu bakışın ne anlama geldiğini biliyordum. Bana söylememem için yalvarıyordu. Kimsenin uzun bakışımızı fark etmediğinden şüphe etsem de "Hayır... ben orada değildim, sadece küçük Bellamy'nizin abarttığını düşündüm." dedim.

"Fikrin olmayan şeyler hakkında konuşma, Y/N." diye alaycı bir tonda cevap verdi.

Grubu isteksizce takip ettiğimde "Ne kadarda pislik birisi." diye düşündüm. Açıklığa ulaşana kadar genellikle etrafta avlandık, rahatsız edici düşüncelerimi kendime sakladım.

Bellamy "Herkes dağılsın, ama göz menzilinden çıkmayın." dedi.

Elimden geldiğince uzaklaşmak için acele ettim. Maalesef ki Bellamy bana en yakın kişiydi. Kafasını ağaç gövdelerinin arasından görebiliyordum.

Gözlerim yerdeki bir harekete kilitlendi. Silahımın sapını ateş etmeye hazır şekilde kavradım. Hayvan yabani otların arasındaydı. Bu yüzden hangi hayvan olduğunu anlayamadım. Hayvan doğrudan Bellamy'nin olduğu yere doğru ilerliyordu. En azından daha önceden durduğu yere. Gözlerim her yerde onu aradı. Ama onu hiçbir yerde göremedim.

Aniden arkamda bir çatırdama sesi duydum. Ve o oradaydı. Tam arkamda dikiliyordu, bana çok yakın olduğundan bahsetmiyorum bile. Nefesimi düzenlemek için elimden geleni yaptım.

"Neden buradasın? Hepimizin ayrılması gerektiğini söylemiştin."

"Doğruyu söylemediğin için teşekkür ederim."

"Sorun değil. Senden daha iyi olduğumu bilmek beni yeterince tatmin ediyor. Ama o tavşanları senin değil benim vurduğumu asla unutma."

"Anlaştık. Yani bir daha bundan bahsetmeyecek misin?"

"Hayır, bahsetmeyeceğim."

Bellamy ayrılmak için geri adım attı ama durdu. "Oh, ve diğer şey hakkında." Bana tekrar yaklaştı. "Bunu tekrar yapmalıyız."

O gün meydana gelen diğer olaydan bahsetmeden ayrılmayacağını biliyordum. Bahsettiği şey ikimizin ava gittiğimizde ve tavşanlar ortaya çıktığında dengemizi kaybetmemizdi. Daha net olmak gerekirse dudakları benimkine çarpmıştı. Arkamızdaki hareketliliği fark edene kadar elleri vücudumun üzerinde dolaştı. Uyanıklılığımdan dolayı silahıma ulaşmak ve akşam yemeğimizi hedeflemek için öpücüğü bozdum.

"Gerçekten mi? Bu sabah benimle bir şey yapmak istemiyordun sanki." Ona delici bir bakış attım.

"Üzgünüm, ne diyeceğimi bilemedim."

"Tabii ki bilemedin." dedim alaycı bir şekilde. "Şu zamana kadar beni görmezden geldin. Bu umursadığım bir şey değil. Şimdi bırak. Çocukların yanına geri dönüp onlarla konuşmaya devam et. Belki de yalanlarını dinlemekten hoşlanıyorlardır, çünkü ben hoşlanmıyorum."

"Y/N, bugün için özür dilerim. Ve gitmemi istemediğini görebiliyorum. Beni istiyorsun, değil mi?" Ne kadar haklı olduğunu kabul edemezdim. Dudakları sadece kısa bir süre için benimkini yakaladı ama kalıcı bir izlenim bıraktı. "Ellerimin belinde nasıl hissettirdiğini beğenmedin mi?"

Sesi şimdi daha sessizdi. "Dudaklarımı boynunda gezdirmekten hoşlanmadın mı?" Hiçbir şey demeden ona bakıyordum. "Aptal bir hayvan tarafından kesintiye uğramazsak seni ne kadar iyi hissettirebileceğime dair hiçbir fikrin yok."

Bir sırıtışla dudakları boynumdan aşağı inmeye başladı. "Haklı olmayı seviyorum." Cildimdeki nefes nefese gülüşü beni ürpertti.
Parmakları çenemi takip etti, görünmez bir çizgi çizdi. Gözleri dudaklarıma sabitlenirken başparmağı alt dudağımı okşadı.

Onu kendimden uzaklaştırabilirdim. Bunu ilk kez beni öpmeye çalıştığında yapmıştım. Yüz ifadesinin şaşkın olduğunu hala canlı bir şekilde hatırlıyordum.

Ama bu sefer, daha önce dudaklarını tattıktan sonra, ne yapacağımı şaşırmıştım. Ona olan arzuma ihanet edememiştim. Dudaklarımızı hipnotize edici bir öpücükle birleştirdi. Bu bir öncekinden daha yumuşak ve daha sevecendi. Ancak öpücüğün hızını bozmadan sırtımı arkamdaki bir ağaca yaslamak için yeterli güce sahipti. Elleri belimi tuttu ve ellerim dengeyi korumak için geniş omuzlarına yapıştı.

"Kendimi kaptırdım. Ama bu sadece bir kereliğineydi." Kendi kendime düşündüm, bunun bir yalan olduğunu bilsem bile.

the 100 | bellamy x okuyucu one shotsWhere stories live. Discover now