Positive

410 20 8
                                    

Yer: Dünya | POV: 3. Şahıs

Belirtiler başladıktan birkaç gün sonra öğrendin. Baş ağrısı, hastalık, kusma, tüm belirtiler vardı ama bunun hamilelik olduğunu fark edememiştin. Clarke'a gittin, daha da kötüleşeceğinden korktun ve sana hamile olduğunu düşündüğünü söyledi. Kesin olarak bilmenin bir yolu yoktu, kampta hamilelik testi diye bir şey yoktu. Ama sana en olası sebebin bu olduğunu söyledi.

Bellamy ile en son ne zaman yattığınızı sorduğunda utanarak ona yaklaşık iki hafta önce olduğunu söyledin. Bundan sonra gitmene izin verdi, birkaç günde bir ve hastalık çok kötü olduğunda ona gelmeni söyledi. Hızlı bir şekilde oradan ayrıldın, biraz dinlenmek ve düşünmek için Bellamy ile paylaştığın çadıra geri döndün. Doğrudan yatağa girdin ve sırt üstü yattın.

"Ben hamileyim." diye düşündün. "İçimde büyüyen küçük bir insan var. Ve hepsi Bellamy Blake ve onun aptal karşı konulamaz cazibesi yüzünden."

Düşündüğün şeylere karşı gözlerini devirdin. Çok çekici ve yakışıklı bir pislik olabilirdi ama yine de onu seviyordun. Tek sorun ona hamile olabileceğini söylemekti. İyi karşılayıp karşılamayacağını bilmiyordun. Ya seni terk ederse?

İkiniz de gençtiniz, çocuk sahibi olmak için çok gençtiniz ve şuanki şartlar çocuk bakabilmek için iyi bir zaman değildi. Ama bu bir kazaydı, bunun olmasını istememiştin.

Ark'taki tüm kadınlar her ay bir hap alırlar, böylece kısır olurlardı ve bir çocuk sahibi olmak istediklerinde tekrar hamile kalabilmek için farklı bir hap alırlardı. Çocuklarını doğurduktan sonra kalıcı olarak kısır hale getirilmek için iğne yapılırdı. Ama yeryüzünde işler daha farklıydı. Her genç bu konuda risk altındaydı. Kampta bu olayı yaşayan ve sonuçlarıyla yüzleşmek zorunda olan ilk kişi sendin.

Bellamy çadıra girdi. Sana gülümsüyordu, saçlarını yüzünden çekti ve alnına küçük bir öpücük kondurdu. Nasıl hissettiğini sordu çünkü kusmaya başladığında hastalığını ondan gizleyememiştin ve itiraf etmek zorunda kalmıştın. Hastalığın yediğin bir şeyden dolayı olduğunu söylemiştin. "İyiyim." diyerek cevap verdin.

Yatağın kenarına oturduktan sonra konuşmaya başladı, bir elini omzuna koydu. Onu dinlemiyordun. "Av" kelimesini duyduğunda, ona kulak vermeye başladın.
"Sadece birkaç gün sürer." dedi. "Dünyalıların kampına yaklaşmayı planlıyoruz bu yüzden oldukça tehlikeli olacak. Yine de bir sürü bıçağımız var ve silahlar çok yardımcı olacak. Belki kamplarını kontrol ederiz hatta gizlice içeri gireriz, belki onlarla bir fincan çay içeriz." diyip güldü. Sana baktı ve "Beni dinlemiyorsun bile, değil mi? Ne oldu?" dedi.

Yüzün solgundu. Tehlikeli bir yolculuk iyi bir fikir değildi, yaralanabilirdi. Hatta daha kötüsü, öldürülebilirdi. O ölse ne yapacaktın? Bebek ne yapacaktı?

Omzunu sıvazlarken "Clarke'ı ziyaret ettin mi?" diye sordu.

Titreyerek başını salladın, ellerinle oynamaya başladın. Sessiz bir şekilde "Evet." diye fısıldadın. "Peki av nasıl olacak?"

Bir süre gözlerine baktı, sorduğun soru karşısında kafası karışmış gibiydi. "Birkaç gün sürecek. Dünyalıların kampının yakınına gideceğiz. Belki bir göz atarız belki atmayız. Kış için stokları doldurmaya çalışacağız."

Ellerinle oynamanı bırakman için senin ellerini tuttu. "Tehlikeli olacak mı?" diye sordun.

Göz temasından kaçındı. Sessizce "Evet." dedi. "Nöbet tutan kişiler olabilir ve eğer çok yaklaşırsak..." Ne söyleyeceğinden emin değildi.

Gözle görülür bir şekilde solgunlaşıyordun, karanlık düşünceler aklından geçerken derinleşiyordun. Söylediğinin farkına varmadan konuştun. "Gitme."

Sana doğru döndü, kaşlarını kaldırarak “Neden? Ne oldu?" diye sordu.

Ne diyeceğini bilemedin. "Sadece... lütfen gitme. Bellamy, lütfen gitme." dedin.

Bellamy şimdi hem kafası karışmış hem de endişeli görünüyordu. "Y/N, neden kalmamı istiyorsun? Bana bir sebep vermedikçe kalmayacağım. Bir sorun mu var? Lütfen bana sö- " sözünü kestin, gözlerin sıkıca kapattın.

"Hamileyim."

Elini sıkıca tuttu. Gözlerine baktın. "Emin misin?" dedi.

"Clarke bunun neredeyse kesin olduğunu söyledi, tek açıklaması bu."

Elini tekrar sıktı. Yavaşça ve tatlı bir ses tonuyla "Gitmiyorum." dedi.

"Ne yapacağız?" diye sordun. Sana sarılırken "Çocuk yetiştiremeyiz. Burada değil, bu savaştayken değil." dedin.

Daha sıkı sarıldı. "Bir yolunu bulacağız. Eğer gerçekten hamileysen, o zaman üstesinden gelmemiz gereken ilk şey budur. Artık göreve gidemezsin. Şimdi bakman gereken başka bir hayat var. Seninle kalıyorum, tamam mı? İkinizi de güvende tutmalıyım."

Gözlerini kapatıp ona yaslandın. "Seni seviyorum." diye fısıldadın.

Elini karnına koyarak "Ben de seni seviyorum, Y/N." dedi.

the 100 | bellamy x okuyucu one shotsWhere stories live. Discover now