🪼 Bölüm 3: Sessiz

442 25 1
                                    

Güneş daha yeni doğmuştu. Tüm ekipmanlarımızı aldık ve yola çıkmak üzereydik.

"Y/N bekle! Seninle geliyorum." Bellamy yanıma geldi ve "Sen haklıydın, savaşmamız gerekiyor. Ama sadece birlikte olursak." dedi.

"Doğru seçimi yaptığına sevindim... Şimdi git ve halkını zafere götür."

"Hayır." Elini omzuma koydu "Halkımızı zafere götürelim."

Ona gülümsedim ve sonra herkese doğru döndüm "Stratejik olmalıyız. Yani koşarak ve bağırarak gidemeyiz, sessizce hareket etmeliyiz." dedim. Bellamy "Onları yenmenin tek yolu bu." diye ekledi "Şimdi gidelim!"

Hepimiz giysilerimizi ve yüzlerimizi çamura buladık ve yürümeye başladık.

"Burada bir yerlerde olmalılar." diye fısıldadım.

Yerde ayak izleri gördüm. Elimi yukarı kaldırdım ve sağ ile sol yönü göstererek herkesin beni duyabileceği şekilde "Ayrılmamız gerek." dedim.

Finn, Bellamy, Jasper, Murphy ve ben aynı yoldan gittik.

Onları durdurdum.

Finn "Neler oluyor Y/N?" diye sordu.

Parmağımı ağzıma koydum. Mızrağımı tuttum, hızlı bir şekilde döndüm ve dünyalıyı vurdum. Yere düştü ve ona doğru koştuk.

Murphy sırıtarak "Elimizde bir savaşçı prenses var gibi görünüyor." dedi.

"Silahlarını alın." dedim. Bellamy bir kılıç yakaladı ve Jasper mızrağını aldı.

"Bunu kullanabilecek misin Jasper?" diye sordum.

Emin olmayan bir şekilde "Sanırım?" dedi.

Murphy mızrağı onun elinden aldı ve "Ben kullanabilirim, teşekkürler." dedi.

Arkamızda bir şey olduğunu duyduk. "Hazır olun." diye fısıldadım. Hepimiz silahlarımızı elimize aldık.

Jasper bi anda göğsüne saplanmış bir mızrakla yere düştü.

"Aman Tanrım- Jasper!" Jasper'a baktım, sonra dünyalıya baktım ve mızrağımı öldürebileceğim kadar sert bir şekilde attım.

Bellamy "Onu dropshipe götürmeliyiz." diye bağırdı.

Dünyalıların kullandığı boynuzu çantamdan çıkardım ve hepsinin gitmesi için havaya doğru boynuza üfledim.

Dropshipe koştuk ve Jasper'ı bir yer yatağına koyduk.

Finn "Ne yapacağız?" dedi. Murphy sinir bozucu bir bakış attı ve "Y/N'nin annesi bir doktor, Finn. O ne yapacağını biliyor." dedi.

Jasper'ın tişörtünü yırttım. Her yerinde kan vardı.

"Tamam, biraz beze, bandajlara, sterilize edilmiş bir iğneye ve biraz ipliğe ihtiyacım var!"

Finn ve Bellamy, Murphy izlerken tüm malzemeleri getirdi.

"O şeyi ondan çıkaracak mısın?"

"Evet Murphy!" dedim sinirli bir şekilde.

Mızrağı tuttum. "Tamam Jasper bu sadece biraz acıtacak." ve hızlı bir şekilde çıkardım.

"Ahhhh!!" Jasper bağırdı.

"Tamam Jasper. Sakin ol."

Bellamy bana nemli bir bez verdi. Kanamayı durdurmak için yarasına baskı yaptım. Kan kumaştan sızıyordu.

"Finn bana iğneyi ve ipliği ver."

Jasper kalkmaya çalışarak "Ne!?" dedi.
Murphy onu aşağı itti "Yerde kal Jasper!"

Yarasını diktim ve sonra kanını temizledim. Yaranın etrafına bandaj sardım.

Oturduğumda "Şimdi dinlenmeye ihtiyacı var." dedim. Ellerimi alnıma koydum.

Bellamy "Hey, iyi misin?" diye sordu. Ona baktım ve "Hayır, seni dinlemeliydim. Güvende olduğumuz yerde kalmalıydık."

Bellamy yanımda oturdu. "Neyden bahsediyorsun Y/N? Senin sayende 40'tan fazla dünyalıyı öldürdük. Senin sayende artık güvendeyiz."

"Ama Jasper neredeyse öldürülecekti." dedim.

"Birkaç ölüm için kendini hırpalama." deyince sinirlendim. Ayağa kalktım ve "Bellamy bizim halkımız ölemez, sadece 94 kişi kaldık. Bir haftada altı kişi öldü! Nasıl umursamazsın?" dedim.

Karşıma dikildi ve "Onlar biz yaşayabilelim diye öldüler." dedi.

"Bunu sevdiğin biri öldüğünde söyle. Octavia gibi."

Beni duvara itti ve boynumdan tuttu. Beni bırakması için parmaklarını çekmeye çalıştım ama çok güçlüydü. Öfkeyle "Octavia hakkında konuşma!" dedi.

Finn, Jasper'ın nasıl olduğuna bakmak için dropshipe girince bizi gördü. Finn bize doğru koşarken "Bellamy! Dur!" dedi. Hava almaya çalışıyordum ama yüzümün mora döndüğünü hissettim. "Bellamy! Bunu yapma, ona ihtiyacımız var!"

Bellamy Finn'e döndü. "Bana bir sebep söyle!"

Finn hızlıca "İlk olarak, yaralara nasıl bakılacağını bilen tek kişi o!" dedi. Boynumu tutmayı bıraktı. Yere düştüm, nefes almya çalıştım ve boynumu tuttum.

"Senin neyin var ha!?" Finn Bellamy'yi itti.

Hava alabilmek için nefes nefese bir şekilde "Hayır, bunu hak ettim." dedim.

"Ne?"

Nefes aldım ve Bellamy'den özür dilemek için ayağa kalktım "Octavia'yı buna dahil etmemeliydim... üzgünüm."

Hala boynumu tutuyordum. Bellamy bana baktı ve elimi boynumdan çekti. Boynumdaki kızarıklıklara ve morluklara baktı. "Benden özür mü diliyorsun?"

Başımı başımı salladım.

Alay ederek "Tanrım. Y/N neden bu kadar iyi biri olmak zorundasın?" dedi.

"Anlamadım?"

Bana güldü ve neredeyse burnumuz birbirine değecek şekilde başımı kaldırdı. "Nasıl savaşılacağını biliyorsun ama güçsüzsün." Arkasını döndü ve yürüyüp gitti.

Yere oturdum ve bacaklarımı kendime çektim. Finn yanıma geldi.

Omzumu sıvazlayarak "Onu dinleme. Özür dilemek bir güç işaretidir. Herkes özür dileyemez." dedi.

"Hayır o haklı." Bir gözyaşının yanağımdan süzüldüğünü hissettim. "Ben güçsüzüm."

Finn bana sarıldı ve "Hey hey hey sen iyisin, sen iyisin." dedi.

the 100 | bellamy x okuyucu one shotsWhere stories live. Discover now