43. BÖLÜM / AYRILIK

177 15 182
                                    

Merhaba benim canım okurlarım. Dayanamayıp yeni bölümü yayınladım. Aslında bir kural koymuştum ama dayanamadım ben de sizi daha fazla bekletmemek için yeni bölümü yayınladım.

Nasılsınız? Umarım iyisinizdir.❤️❤️

Benim için yoğun geçen bir haftaydı ve ancak yeni bölüm yazabildim. Umarım okuyunca seversiniz.

°°°
Bitsin bitmesi gerekenler
Varsın gitsin gitmesi icab edenler
Ya kal ya git!...
Kararsızlık en kötü çözümsüzlük.

~Sagopa Kajmer~

°°°

Medyada ki şarkı Arslan ve Ezgi'ye ❤️

Minik yıldıza basıp oy vermeyi unutmayın lütfen ⭐

Fazla tutmuyum,
İyi okumalar canlarım...

43. BÖLÜM

SAVAŞ'IN ANLATIMINDAN

"Düğün değil cenaze törenin olacak Aslı. Sevdiğin adam bile seni kurtaramıcak. Her şeyini alacağım." Dün sabahtan itibaren aklımdan çıkmayan cümleler. Sürekli kafamın içinde dönüp duruyordu. Benim için geldiğini düşündüğüm adam Aslı için geliyor. Benim düşmanın zannettiğim adam sevdiğim kadının düşmanı.

Elimi saçlarımın arasından gezdirip sol yanımda uyuyan Aslı'ya baktım. O kadar masum ve güzeldi ki. Kimin onunla derdi olabilir ki? Neden benim sevdiğim kadın, neden biz? Neden hep böyle olmak zorunda? Biz ne zaman mutlu olsak böyle mi olacaktı?

Saçlarını okşayıp alnına küçük bir buse kondurdum. Ben saçlarının teline dokunmaya kıyamazken o adam onun canını yakıyordu. Ama ben buna izin veremezdim. Onun saçının teline gelecek olan her zarar için canımı veririm. O adamın benim güzel kadınıma dokunmasına, ona zara vermesine izin vermem.

Kollarımın arasında kıpırdayıp mırıldandı.
"Gelinlik, pasta, düğün..."
Duyduğum şeylerle gülüp yanağını okşadım. Düğünü düşünüyordu ve galiba rüyasında görüyordu.

Düğün bizim için mutlu olacağımız an. Benim heyecanla beklediğim gün. Aslı'yı beyaz gelinlikle göreceğim o özel gün. 15 gün sonra evlenecek olmam beni korkutuyordu. O gün kötü bir şeyler olmasından korkuyordum. Canımın parçasına bir şey olmasından korkuyordum.

Çalan telefon ile düşüncelerimden ayrıldım. Yatağımdan yavaşça doğrulup komodinin üzerindeki telefonu alıp ekrana baktım. Arslan arıyordu. Gece gece ne olmuştu da arıyordu? Telefonu açıp kulağıma götürdüm ve yatak odasından çıkıp çalışma odasına geldim.
"Oğlum saat gecenin 3'ü, lan bu saatte aranır mı?"
Arslan sıkıntıyla derin nefes aldı.
"Önemli olmasa aramazdım. Konuşmaya ihtiyacım var."
"Ne oldu?"
Sonra arkadan bir şeyler devrildi ve cam kırılma sesi geldi.
"Lan oğlum ne oluyor?"
"Ezgi benimle konuşmuyor. Dün konuştum kendisiyle ama beni dinlemiyor."
Sonra yine bir şeyler kırıldı. Salak içiyordu galiba.
"Tamam lan anladım. Sen evdesin değil mi? Orada kal yanına geliyorum."
"Evdeyim gel bekliyorum."
"Tamam." deyip telefonu kapattım.

Yatak odasına geçip üzerimi değiştirdim. Beyaz bir tişört ve siyah bir pantolon giydim. Aslı'nın yanına gidip yanağına öpücük kondurup odadan çıktım. Arkama bakıp huzursuzca nefes aldım. Aslı' yı evde tek bırakmak istemiyordum. Aklıma gelen fikirle Poyraz'ı aradım. Birkaç dakika sonra küfür ederek açtı telefonu.
"Gece bu saatte arayanın ebesini..."
"Yavaş ol."
"Abi sen miydin. Vallaha ekrana bakmadım. Ne oldu?"
"Benim eve gel hemen. Benim Arslan'ın yanına gitmem gerekiyor. Sen Aslı'nın yanında kalacaksın."
"Gecenin bu saatinde mi? Yapma be abi ya."
"Sus ve gel Poyraz. Beş dakikan var." dedim ve telefonu kapatım.

SİYAH PAPATYAM [DÜZENLENİYOR‼️]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin