Taburcu-35

265 12 16
                                    

Bu bölüm @benimruhumcool a ithaf edildi :)

"Gözlerime odaklan Baran."

"Deniyorum."

"Bak, bu son deneme. Sonra dinlenmene izin vereceğim."

Son deneme değildi. Belki yüzlerce kezdir onu yürütmeye çalışıyordum. Ve yürüyene kadar pes etmeyecektim, o etse bile.

Hastaneden yarın çıkıyorduk, ve Baran hala yürüyemiyordu. Bacaklarındaki kemikler sağlamdı, neden yürüyemediğini doktorlar açıklayamıyordu. Yere bastığı anda yalpalıyordu. Birkaç adımdan sonra da oturmak için yalvarıyordu.

Onu yatağına oturttuktan sonra odasından çıktım. Kapının yanındaki duvara kendimi yasladım. Bütün bunlara ben sebep olmuştum.

Keşke o anda ölseydim. Keşke aşağı atladığımda ölseydim ve bunlara katlanmak zorunda kalmasaydım. Baran'ı aşağı çekmeseydim. Sadece ben atlasaydım ve bu dünyadan silinip gitseydim.

Fakat ölmemiştim, hala yaşıyordum ve şu an Baran'ın yanıma gelmesini istiyordum. Kollarını bana dolamasını. Parfümünün kokusunu almayı. Saçlarımdan öpmesini. Beni teselli etmesini. Ama yapamazdı. Belki o da bunları yapmak istiyordu ama yapamıyordu. Ah, yerinden kalkıp buraya gelemiyordu işte! Yedi sekiz adım bile atamıyordu!

Ağlamaya başladım, dayanamıyordum. Sanki bunların olmasını bekliyormuş gibi kalbimdeki problemler ara vermişti. Kısa bir mola. Şurada üç ayım kalmıştı ve ben hastanelerde sürünüyordum.

Ayağa kalkıp tuvalete gittim. Elimi yüzümü yıkarken tek düşünebildiğim Baran'ın tekerlekli sandalyedeki görüntüsüydü. Her şeyin, ama her şeyin benim suçum olması üzerimde acayip bir baskı oluşturuyordu ve ben böyle şeyler düşünerek kendime eziyet ediyordum.

Odasına geri döndüğümde içeri girdim ve pencerenin kenarındaki koltuğa oturup gözlerimi Baran'a diktim. Dalmış olduğumu ve odaklanamadığımı o konuşunca fark ettim.

"Öyle bakma Derin."

"Ne?" Silkinip ona gülümsedim. Zoraki olmanın sınırdaydı sanki. Gülümsemek istemiyordum.

"Yarın çıkıyoruz değil mi?"

"Evet."

Bir şey söylemediğinde bana baktığını ve dudaklarını ısırdığını gördüm. Endişeliydi. Ayağa kalkıp yanına oturdum.

"Baran?"

Cevap vermedi. Ne söylerse söylesin haklı olacaktı, hiçbir suçu yoktu çünkü. Elimi yanağına koydum. Gözleri dolduğunda onu susturmak istermiş gibi konuştum.

"Sürekli yanında olacağım."

Titrek bir nefes aldı. "Sakat kalacağım değil mi?"

Gözlerim dolarken kafamı onun boynuna gömdüm. Bunu ona ben söylemek istemiyordum. Hayır, bunu annesi falan söylemeliydi, ben değil!

Ağzımdan bir hıçkırık kaçarken kolunu bana sarıp beni kendine çekti. Onu o kadar çok seviyordum ki. Diğer eliyle çenemden tutup alınlarımızı yasladı.

"Güçlü olmalıyız. Üstesinden ancak böyle gelebiliriz."

Başımı bir santim öne uzatıp onu öptüm. Hala yanımdaydı, bu çok büyük bir şeydi. O ölseydi neler olurdu düşünmek bile istemiyordum. Kollarımı ona doladım. O hala benimdi.

Ertesi gün, onun annesi ve benim annem birleşip ikimizi de hastaneden çıkardı. Odamı kendim toplamak istemiştim ama annem izin vermemişti.
Baran'ın sandalyesini iterek dışarı çıkarken hastaneye baktım. Sonunda bu lanet yerden kurtuluyorduk. Sonunda ikimiz buradan sağ olarak çıkmıştık.
Birimizin kalbi, birimizin bacakları sakat kalmıştı ama hâlâ hayattaydık.
Hâlâ birbirimize sahiptik.
Gözlerimin dolduğunu hissedip Baran'a baktım. O da bana dönmüştü ve gözleri dolmuştu. Elini tutup sıktım ve babam onu arabaya yerleştirirken gözlerimi sildim.
Baranları evlerine bırakıp eve gelmemiz on dakika sürdü. Odama çıkıp üstüme yumuşak şeyler giymem dört dakika. Saçlarımı toplayıp yatağıma uzanmam bir dakika. Peki ya aklımı toparlayabilmem? Kalbimdeki yükü kaldırabilmem? Bunları yıllar geçse bile yapamayacaktım. Baran'ı ben sakat bıraktım. Benim yüzümden hayatı mahvoldu.
Evde uyumak başka yerde uyumaktan çok daha kolaydır, fakat o gece hiç uyuyamadım.

Bir hafta sonra

Okula başlamıştım. Evet, bir ay gibi kocaman bir kayıp yaşıyordum. Hiçbir şey hakkında fikrim yoktu.
Sabah ruh gibi okula geliyordum. Teneffüslerde bile ayağa kalkmadan oturuyordum. Okul bitince de sessizce eve gidiyordum.
İntihar teşebbüsüm okulda büyük bir yankı yapmıştı. Zaten fazla arkadaşım yoktu, ama normal arkadaşlarım da benden uzaklaşıyordu. Geriye sadece Ada ve Özgür kalmıştı.
Baran tekerlekli sandalyeyle okula başlamıştı. İnsanların onu görünce fısıldamaya başladıklarını, daha sonra bana ölümcül bir bakış atıp yola devam ettiklerini görüyordum. 
"Çocuğu mahvetti, fısfısfıs, ona bir şey olmamış baksana, fısfısfıs"
Fısıldaşmalar elbet olacaktı, bu sabahki saçma fısıldamayı duyana kadar hepsine sabredip susmuştum.
"Acaba hala sevgililer mi?"
Hışımla arkamı dönüp bakmıştım ve yan sınıftan iki kızı görmüştüm.
"İğrenç insanlar." deyip oradan ayrılmıştım.
Kimse gelip geçmiş olsun dememişti. İntihar olması nedeniyle bana demelerini beklemiyordum, ama Baran'a bile dememişlerdi. O normalde popüler bir insandı, neden arkaplana atıldığını bilmiyordum.
Eve geldiğimde kapının önünde duran bir mektupla karşılaştım.
Üzerinde hastanemin mührü vardı. Hayır. Böyle şeyler genelde kötü oluyordu. Mektubu açtığımda içinden kısa şeyler yazan bir kağıt çıktı.

Derin,
Ben doktorun Kemal Ferah, sana iyi haberler vermek istiyorum. Kalbin son bir aydır çok büyük bir baskı altında olmasına rağmen testleri başarıyla geçti. Artık bu konu hakkında endişelenmemize gerek yok fakat haplarını bir ay boyunca içmeye devam et. Üç ayın kalmadı, önünde uzun ve mutlu geçecek olan bir ömür var. Yurt dışına çıkacak olduğum için bu mektubu bırakıyorum.
Sağlıcakla,
Kemal Ferah

Kağıt ellerimden düşerken sevinç çığlığı attım. Kalbim normale dönmüştü! İşte bu almak istediğim bir haberdi!
Kapıyı çaldım. Acayip mutluydum. Kapıyı açan annemin üstüne atladım.
"Anne! Bunu oku!"
Annem şaşkın bir şekilde mektubu açarken telefonumla Baran'ı aradım.
"Derin ne kadar sevindim bilemezsin!"
Ada'ya da haber verdikten sonra odama çıkıp pencereden baktım.
Ölmüyordum.
Her yere yeniden doğmuş gibi baktım.
Baran yanımdaydı, ben iyileşiyordum.
Normale dönüyorduk.

Hikayenin eski okuyucuları diye bir şey kalmamış olabilir, kaç aydır yazmıyorum.
Yaz tatilinde geri dönebilir miyim bilmiyorum ama hikayeyi askıya almaya karar verdim.
Beş bölüm yazdıktan sonra askıyı kaldıracağım ama bu ne kadar sürer inanın hiç bilmiyorum.
Sizi çok fazla seviyorum, iyi ki varsınız ♥♥
Not: Soldiers Need Sky devam edecek, onun kurgusu tıkanmadığı için yazabiliyorum abdbsbsh

FarklıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin