Bugün bir karar vermiştim, hayatım üzerine.
Bugün bir karar vermiştim, iyi mi kötü mü kimse tarafından bilinmeyen.
Nasıl yapacağım hakkında internetten araştırma yapacak kadar alçak, birçok felsefi mantığı çökertecek kadar da kutsal bir eylemdi bu.
Kulaklarım uğuldarken annemlerin konuşmalarını düşündüm.
"Ne zaman bitecek bu çile?" demişlerdi.
Beş ay daha dolmadı, diye düşünmüştüm. Ben de dayanamıyorum. Ama daha zaman var.Peki zaman bitene kadar buralarda dolanabilir miydim?
Ağlayıp sızlayarak günümü mü beklemeliydim?
Ya da bir an önce kararımı uygulayıp zamanı durdurmalı mıydım?
Kararımı vermiştim ki ben. Düşünmeye gerek bile yoktu.
Bu akşam gidiyordum buralardan.
Bu akşam bitiriyordum her şeyi.
Bu akşam bitecekti çileler, anneciğim.
Bu akşam onlar ailecek bir yere gidiyorlardı, geldiklerinde onları bir süpriz karşılayacaktı.
Bu akşam beni bulacakları ama ruhumu bulamayacakları bir yere gidiyordum.
***
"Anahtarlarınızı unutmayın, belki uyurum."
Evet, kesinlikle uyuyacağım.Herkes gidince kapıyı kapatıp odama gittim.
En güzel kıyafetlerimi giyecektim, en beğendiğim gömleği, en beğendiğim pantolonu. Acele etmeden giyindim ve tarağımı alıp aynamın önüne gittim. Yavaşça taradım. Montumu giyip telefonumu elime alıp kapıya gittim. Bir şey unuttuğumu fark edip odama geri döndüm. Alt çekmecelerden bir mektup çıkarıp masamın üzerine koydum ve hızlıca evden çıktım.
Gidiyordum. Arkama baktım. Eskimiş gibi görünen evimize. Bıraktığım mektupta uzun şeyler yazmıyordu, sadece bir kaç cümle.
Bu zamana kadar bana harcadığınız her şey için teşekkürler. Size bir dert vermek istemedim, bu derdi bitirmeye gidiyorum. Beni unutmaya çalışın.Evime arkamı döndüm. Nereye gideceğime karar vermiştim, acele etmeden yürümeye başladım.
Yolda kedileri sevdim, insanlara gülümsedim. Yaptığım son şey somurtmak olmamalıydı.
"Güneş Parkı" tabelasının altından geçtim ve parka baktım. Sahili olan bir parktı burası. Bankları denize bakıyordu. Normal bir parktı ama arka tarafında işler değişiyordu. Dikenli çitlerle çevrelenmiş bir yolu vardı, kimse bakmadan altından geçtim ve yolu yürümeye başladım. Burası bir tepeye gidiyordu, bir uçuruma. Uçurumu geçtikten sonra çok hoş bir yer vardı, dört tane bankın bulunduğu, enfes bir manzarası olan yer. Bazı insanlar üşenmeden buraya gelirdi, ama ben enfes manzara için yürümüyordum.
Tepenin kenarından dolaştım, ıssız gibi görünse de dediğim gibi arada insanlar geçerdi, umrumda değildi.
Uçurumun kenarına kadar yürüdüm ve ucuna oturdum.
Ayaklarımın boşlukta sallandığını gördüm. Telefonumu elime alıp Baran'ı aradım.
"Alo? Derin? Nerdesin sen? Arayıp duruyorum ama sana hiç bir şekilde ulaşamıyorum!"
Ulaşamazdı. Baran'ın telefonunu engellemiştim. Aramadığı bir haftadan geçtikten sonra yapmıştım bunu. Konuştum.
"Nasılsın?" Sesim çatallandı ama umrumda değildi.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Farklı
Teen FictionFarklı bir çocuk. Farklı bir kız. Farklı bir dünya. "Hikayemiz sıradan başladı, hatta biraz klişe. Birbirimize aşığız, mutluyuz. Ama çoğunluğun iyiliği için, her şeyi değiştirmeliyim. Bu mutluluğun devam etmesi için. Beni affet. Seni seviyorum." Ka...