Baran bana bir gülümsedi ki, of of. Gözleri zaten muhteşem demiştim. Gülümseyince hafif dolgun dudakları dişleriyle acayip bir uyum sağlıyordu. Ya neler düşünüyordum ama. İçimden acayip saçmalarım ben.
"O zaman beni takip et. Seni kaçırmam."
Sırıttım. "Yürüyerek gidersek sorun yok."
"Seni en yakın alışveriş merkezine yürüyerek götürmemi ister misin? Bir hediye almak istiyorum. "
Ehem. En yakın alışveriş merkezine yürüyerek gitmek imkansızdı. Okul şehir merkezine uzaktı biraz. Otobüsle falan gidebilirdik. Bir dakika. Hediye mi demişti bu?
"Tamam, yürümeyelim."
Taksi durağına mı götürecekti acaba? Otobüse doğru ilerlediğimizi anladığımda Baran'a baktım. Tebessümle önüne bakıyordu. Etrafıma göz gezdirdiğimde birçok kızın -pardon- birsürü kızın Baran'ı kestiğini gördüm. Hop! Arkadaşıma (çapkın gülüş) göz uzatmayın lütfen.
"Baran." Ya of. Resmen mırladım çocuğa. Duymamasını umarak bir daha adam gibi söyledim.
"Baran." Bana baktı.
"Herkesin sana bakmasından rahatsız olmuyor musun?" Biraz arsız bir cümle olmuştu ama olsun. Düşündü biraz ve cevap verdi.
"Yalnız olunca umrumda olmuyor ama yanımda biri olunca rahatsız oluyorum. Mesela şimdi."
Oha yerim oyş çk ttlı çk gibi kezbanca bir şey söylemedim ama içimden haykırıyordum. Ben, Derin Ayaz, ilk defa bir çocuğa böyle şeyler diyordum galiba. Farklı hissediyordum, farklı bir çocuktu zaten. Başımla onayladım ve önüme döndüm.
Durağa geldiğimizde otobüse on dakika vardı. Banka oturduk.
"Sen burada dur bir dakika içinde geliyorum."
"Tamam." dedim ama gitmesini istemiyordum. Sokağın köşesini döndü ve bir dakikadan az bir sürede geri geldi. Elinde iki tane dondurma vardı. Normal külahta dondurmaydı, ne sandınız, Cornetto İn Love falan mı? Kakaolu almıştı, en sevdiğimden. Belki de zevklerimiz uyuşuyordu. Banka gelip soluma oturdu.
"Kakaolu aldım. Ben çok severim de, başkalarının sevip sevmeyeceğini unutuyorum."
Tatlıydı işte.
"Yok, bende çok severim." dedim ve sırıtarak bana baktığını görünce önüme baktım çünkü kontrolumü kaybedebilir, yanaklarını sıkabilirdim. Gerçekten siz görseniz benim kadar iradeli olamazdınız.
"Telefonunda Pou var mı?" Ya ben niye demiştim bunu? Salak, dalak, malak hepsi bende toplanmıştı.
Sırıtarak bana baktı. "Hayır yok. Sende var mı? En son gelen oyunu merak ediyorum."
Aha! Kafa çocuktu bak. "Evet, var. Bekle de sana vereyim." Çantamdan telefonumu çıkardım ve Pou'yu açıp ona verdim.
Teşekkür etti ve oynamaya başladı. Bir süre onu seyrettim. Sonra gelip geçen arabalara baktım. Biraz daha oynadıktan sonra bana uzattı.
"Alabilirsin." dedi ve bana bakmaya başladı. Bende bir şey söyleyecek sandım ve ona baktım. Sadece baktığını anladım ve önüme döndüm. Bir süre öyle oturduk.
Baran'ın o zamandan beri bana baktığını gördüğümde kızaran ve alev alan yanaklarımı görmesin diye başımı sağa çevirdim. Fakat gördüğüm şeyle yanaklarım buz kesti. Dün yanında olan dördüncü sınıftaki ÜÇ kız Baran'a el sallıyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Farklı
Teen FictionFarklı bir çocuk. Farklı bir kız. Farklı bir dünya. "Hikayemiz sıradan başladı, hatta biraz klişe. Birbirimize aşığız, mutluyuz. Ama çoğunluğun iyiliği için, her şeyi değiştirmeliyim. Bu mutluluğun devam etmesi için. Beni affet. Seni seviyorum." Ka...