Bölüm parçası: Lorde-Buzzcut Season
"Ne o? Kaybolduğumuzu anladın sanırım? "
"Ben- çok-
Baran başını arkaya atıp güldü. Özgür'ün de sinirli ama bu kadar olmadığını görüyordum. Ada'ya bir bakış attım. Gözlerini yere dikmişti. Sonra başını kaldırıp Baran'a baktı.
"Bence bağırıp çağırmak yerine birilerini aramalıyız."
"Burada telefon çeker mi sanıyorsun? Çekse de kimi arayacaksın ki?"
Telefonları çıkarıp baktık. Çekim gücü sıfırdı.
Baran başka bir şey demeden arkasını dönüp yürümeye başladı. Bende korkudan onu takip ediyordum.
Bir saate yakındır yürüyorduk. Mola falan vermemiştik ve sularımız çok az kalmıştı. Atıştırmalık bir şeyler çantamda vardı ama mola önermekten korkuyordum. Telefonumu çıkarıp tekrar baktım, çekmiyordu. Bir buçuk saat olmuştu ve ben artık resmen sürünüyordum. Okuldaki düşüşümün eseri olan bileğim de zonkluyordu.
Artık korkuyu falan boşverip tam mola diyecektim ki, dengemi kaybedip diz üstü yere yığıldım. Kendimi döndürüp sırt üstü yattım. Hepsi bana döndü.
"Yürüyemiyorum."
"Bende acıktım, mola vermeliyiz." dedi Özgür. Aslanım be.
Baran da onaylayınca ona baktım. Benden tarafa bakmıyor gibi görünse de dizlerimdeki kızarıklıkları şöyle bir süzdü ve önüne döndü. Ona olan bütün sinirim geçti, çünkü hala benim için endişeleniyordu.
Herkes çantasındaki yiyecekleri çıkardı ve paylaşarak yedik. Bir yudum su içtim. Sırtımı ağaca yasladım ve gözlerimi kapadım. Şu an daha iyiydim.
"Çok rahat görünüyorsun. Fazla rahat."
Gözlerimi açtım ve Baran'ın bana baktığını gördüm. Tekrar kavga mı ediyorduk yani?
"Yaptığım işten memnun değilim, bana sataşmaktan vazgeç."
"Memnun ol istersen."
Doğruldum. "Baran, kes şunu."
O da doğruldu. "Kesersem tekrar yaparsın."
Şimdi ayağa kalkmıştım. "Ben çocuk değilim."
O da kalkmıştı, böyle bir durumda olmasam gülebilirdim. "Çocuk gibi hareketler yapıyorsun Derin. Tavşan ha?" O tekrar gülerken gözüm arkasında bir noktaya odaklandı.
"Baran!" Son gücümle bağırdım.
Gülüşünü kesti ve arkaya baktı. Ada ve Özgür'ün bir ağaca tırmandıklarını gördüm. Bende arkama döndüm ve ağaca tırmandım. Tırmanırken bir yandan da dua ediyordum. Lütfen rüyamdakiler gerçek olmasın. Lütfen bu köpek sadece yürüyüp gitsin.
Ağaçta bir çatal bulup oturdum ve aşağı baktım. Baran biraz tırmanabiliyordu ama ağzı köpüklü köpek yetişmişti.
"Hayır!" Köpek bana döndü ve kısa bir hırlamadan sonra Baran'ın üzerine atladı. Köpeğe ağaçtaki bir kozalaktan attım ve tam kafasına geldi. Hızla geldiği yöne koşup gitti. Baran yavaşça ağaçtan kayarken, kolundaki kanı gördüm. En azından rüyamdaki gibi boşluğundan değildi.
Bende aşağı indim ve Baran'ın yere yığıldığını görüp koşarak yanına diz çöktüm.
"Baran." fısıldıyordum.
Kolunun üst kısmı, tişörtü kolsuz olduğu için apaçık görünüyordu. Köpek tamamen koparmıştı sanki.
Baran'ın gözleri beni buldu. Rüyadan daha beterdi. Gözlerinde acı, çok fazla acı vardı. Bir de tanımlayamadığım bir şey.
Çantamdan suyu çıkardım. Yavaşça yaranın üzerine döktüm. Baran bağırdı ve ben de dökmeyi bıraktım.
Dişlerinin arasından "Devam et." dedi.
Gözlerimden yaşlar boşalıyordu. Tekrar suyu döktüm ve çok kötü inledi.
Yaradaki pis görünen şeyler gitmişti fakat şakır şakır kanıyordu. Ada'ya ve Özgür'e döndüm.
"Ne yapmalıyım? "
Ada görebildiğim kadarıyla şok olmuştu ve dümdüz Baran'ın yüzüne bakıyordu. Özgür ise çantasında bir şeyler aradı ama sanırım bulamayınca bana öyle baktı.
Harika. Kendim düşünecektim. Durumu tekrar Katniss'e benzetiyordum.
Çantamdan bütün peçeteleri çıkardım. Aynısını Özgür'de yaptı. Baran'ın ve Ada'nın çantasındakileri de çıkarınca yardım ettiğini, ama kesin bir bilgisinin olmadığını anladım.
Baran'a baktım. Gözleri kayıyordu.
"Hayır! Bayılma!"
Özgür Baran'ın başına gitti ve bir peçeteyi ıslatıp alnına koydu. Uyuyabilirdi ama bayılamazdı.
Tek tek bütün peçeteler kıpkırmızı oluncaya kadar onları yaraya tuttum. Bir tomar peçete de tükenmişti ve yara kesinlikle daha iyi görünüyordu. Sadece hafif bir kan sızıyordu. Çantamdan fularımı çıkardım. Ada hayata dönmüştü sanırım çünkü oda kendi fularını çıkardı. Kısa olan fuları yaraya sardım. Uzunu boynuna ve koluna sardım ki, fazla hareket ettirmesin. Sonra artık hafif hafif horlayan Baran'ın alnını öpüp yanındaki ağaca sırtımı yasladım.
Ada da yanıma geldi. "Sen müthiş birisin Derin."
"Ne dedin?" Baran'ın çatılmış kaşlarına bakıyordum.
"Bu durumda ben olsaydım, Baran kan kaybından ölmüştü."
"Şoka girdiğin için. Yoksa yardım ederdin."
"Sen girmedin."
Ada'nın yüzüne baktım. Dizginleyemediğim bir iki damla süzülünce bana sarıldı.
"Güçlü olmaya devam et."
Saat bir olmuştu. Hava kararması uzak bir ihtimaldi, o zamana kadar yolumuzu bulurduk.
Baran'ın gözlerinin titreştiğini gördüm. Hemen yanına gidip üzerine eğildim. Gözlerini açıp bana baktı.
"Derin."
"Buradayım."
"Hayatımı kurtardın."
"Önemli değil." derken kendime de inanamıyordum. Hayat kurtarmak önemliydi de evet kurtardım diyemezdim.
"Önemli." Kafamı çevirince "Bana bak." dedi. Döndüm. "Kulağını uzat." Şaşırarak kulağımı uzattım.
"Beni iyi ki kurtardın.Yoksa seni sevdiğimi söyleyemezdim."
Hızla geri çekildim. Baran gözlerini bana sabitlemişti. Tam ağzımı açmıştım ki söz boğazımda kaldı.
Baran'ın gözleri kaymıştı.
Oy ve yorumları esirgemeyin. Eğer o duygusallığı yaşattıysam belirtin.Gülücük koyabilecek kadar mutlu bir bölüm değildi, iyi okumalar.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Farklı
Teen FictionFarklı bir çocuk. Farklı bir kız. Farklı bir dünya. "Hikayemiz sıradan başladı, hatta biraz klişe. Birbirimize aşığız, mutluyuz. Ama çoğunluğun iyiliği için, her şeyi değiştirmeliyim. Bu mutluluğun devam etmesi için. Beni affet. Seni seviyorum." Ka...